Bu sabah, Kocaeli'de on dokuz ve Bolu'da üç üniversite öğretim üyesi, “Kalıcı Barış ve Müzakere” çağrısını imzaladıkları gerekçesiyle evlerinden alınarak Terörle Mücadele Şubeleri'nde sorgulanmaya götürüldüler. Kocaeli'de gözaltına alınanlar arasında Halkların Demokratik Kongresi Yürütmesi'nden Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, HDP Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan adayı Prof. Dr. Nilay Etiler ve Prof. Dr. Kuvvet Lordoğlu, Bolu'da gözaltına alınanlar arasında da Abant İzzet Baysal Üniversitesi'nden öğretim üyeleri Dr. Ülkü Güney, Dr. Selime Güzelsarı ve Dr. Barış Kılıçbay da var.
Barış ve çözüm taleplerini ve önerilerini olabilecek en “barışçı” yoldan ifade eden ve toplumsal misyonları da bu olan, Türkiye'nin bütün üniversitelerinden iki bini aşkın öğretim üyesine karşı devletin en yüksek katlarından başlayarak girişilen karalama ve itibarsızlaştırma kampanyalarının ardından keyfi göz altılarla yıldırma çabalarını kınıyoruz. Bir an önce bu yasa dışı, hukuk dışı, keyfi ve zorbaca önlemlere son verilmesini ve “barış için akademisyenlerin” derhal serbest bırakılmasını istiyoruz.
“Barış İçin Akademisyenler”e yönelik Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sorumsuzca suçlamalarının ardından başlatılan bu zorbalık, Türkiye'de “yargı bağımsızlığı”nın iktidarın ayakları altında nasıl ezilmekte olduğuna dair açık bir gösterge oluşturuyor.
“Barış için Akademisyenler” bildirilerinde devleti, hukuk dışı eylem ve işlemlerden sorumlu tutup yön değiştirmesini talep ediyor ve bölgedeki uygulamalarıyla, “anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal ettiğini” belirtiyorlardı. Bazı fikirler hükümete uygunsuz gelebilir, “doğru” olmayabilir, yargı veya kabullerine aykırı görülebilir, ama akademik düzene tehdit oluşturmadıkça bu fikirlerin Anayasal güvence altında olmaları gerekir. Kaldı ki, bu görüşler, AKP ve MHP milletvekilleri dışındaki bütün milletvekillerince her gün TBMM çatısı altında ifade edilmekte, yandaş medya dışındaki basın yayın organlarında çok sayıda yazar ve kanaat öneri tarafından dile getirilmektedir. Aynı görüşlerin akademsiyenlerce topluca açıklandıkları için “kriminalize” edilerek, “terörle mücadele soruşturması”na gerekçe kılınması imza sahiplerinin “suçlu”luğuna değil, olsa olsa hükümetin halka karşı açtığı savaşınhaklılığına kendisinin bile inancı kalmadığına kanıt teşkil edebilir.
“İnsan haklarına saygılı, demokratik bir hukuk devleti” olduğunu Anayasasında ilan eden bir ülkede, bir barış bildirisine imza atan akademisyenlerin “kanlarıyla duş alınacağı"nı ilan eden bir organize suç örgütü lideri Cumhuriyet Savcılarının gözleri önünde elini kolunu sallayarak dolaşırken, devleti halkıyla barışa çağıran akademisyenlerin sabah karanlığında savcılık emirleriyle “terörle mücadele” gerekçesiyle evlerinden alınarak sorguya götürülmeleri kabul edilemez. Ya da Türkiye bu akademisyenlerin bildirilerinde ifade ettikleri gibi artık bir “hukuk devleti” olmaktan çıkmıştır.
Bu vahim insan hakları ihlali karşısında, Türkiye'nin ve dünyanın bütün demokrasi ve barış, güçlerini, insan hakları örgütlerini, ifade özgürlüğü ve akademik özgürlük savunucularını harekete geçmeye, “barış için akademisyenler”in serbest bırakılması, hükümetin baskılara son vererek bir an önce çözüm ve müzakere zeminine dönmesini sağlamak için bir araya gelmeye ve seslerini yükseltmeye çağırıyoruz.
15 Ocak 2016
HDK Eşsözcüleri
Sebahat Tuncel
Ertuğrul Kürkçü