AKP intihar saldırılarının sorumluluğunu "terör"e yıkıp geçemez

29.06.2016

İstanbul Atatürk Uluslararası Havalimanı'nda 41 kişinin ölümüne ve 239 kişinin yaranmasına yol açan silahlı saldırıyı lanetliyoruz. Saldırıda hayatını kaybedenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralananlara acil şifa ve sabır diliyoruz. Yolcuları, güvenlik ve hizmet görevlilerini hedef alan bu saldırının insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğu ve herhangi bir haklı dava ile ilişkilendirilemeyeceği kuşkusuzdur.

Türkiye'yi saran intihar saldırıları zincirine eklenen bu katliamda can verenlerle birlikte son bir yılda sivillere yönelik saldırılarda hayatlarını kaybedenlerin sayısı 264'e vardı, yaralıların sayısı bini geçti. AKP hükümeti, bu kabulü imkansız hayat kayıplarının sorumluluğunu “terör”e yükleyip geçemez. IŞİD, veya başka güçlerin intihar saldırılarının gerçekleştiği iklim doğrudan doğruya AKP iç ve dış politikalarının eseridir. IŞİD'in yurttaşlarımıza yönelik bütün saldırılarının Suriye'deki karargâhlarından başlayıp Türkiye'deki “uyuyan hücreler”den geçtiği, bu trafiğin emniyet takibi altında olduğu, eğer himaye ve hoşgörü altında değilse, mutlaka ağır bir güvenlik ihmali sonucu gerçekleştiği basına da yansıyan resmi soruşturma raporlarından açıkça anlaşılıyor. Karşı karşıya olduğumuz güvenlik krizi AKP'nin, Suriye'ye rejim ihracını ve Rojava Devrimi'ni bastırmayı ve bu amaçla cihatçı cinayet şebekelerini el altından desteklemeyi öngören; IŞİD ve El-Nusra'nın Türkiye'yi askere alma, ikmal ve ulaştırma merkezi olarak kullanmalarına imkan tanıyan iç ve dış siyasetinin kaçınılmaz sonucudur. Aynı şekilde Türkiye'de Kürt Sorunu'nu müzakere yerine savaşla ve sözümona “nihai” olarak çözmeyi hedefleyen “Çöktürme Planı” da kentleri ve ilçeleri savaş alanına dönüştürerek şiddet iklimini derinleştiriyor. Katliamlar ve intikam amaçlı intihar saldırıları birbirini izliyor. Halklarımız, meydanlarına, sokaklarına sıçrayan, seçmedikleri bir çatışmaya maruz kalıyor, çok değerli insanlarını kaybediyorlar.

Hiçbir hükümet, bu kadar ağır bir vebalin altından sorumluluğu “teröristler”e atarak kalkamaz. Bir yıl içinde üçyüze yakın sivili intihar saldırılarında kaybeden, beşyüzden fazla sivili kent kuşatmalarında ve sokağa çıkma yasaklarında kurban veren, bir o kadar güvenlik görevlisini kaybetmenin yanısıra, resmi açıklamalara göre "binlerce" silahlı militan öldürmekle övünen bir ülke dünyaya ve bölgeye “istikrar” değil, yalnızca ağır bir istikrarsızlık tablosu sunabilir. Bu istikrarsızlık sürdürülemez. Tayyip Erdoğan'ın AKP üzerinden dayattığı bu iç ve dış politikalar sürdükçe halklarımız yakın gelecekte benzer saldırı ve felaketlerden kendilerini korumakta büyük güçlüklerle karşı karşıya kalacak, Türkiye git gide komşu ülkelerdeki savaş ve çatışmaların bir parçası haline gelecek, Sarayı saran güvensizlik ve korku havası toplumsal yaşama yayılırken Türkiye ağır bir kutuplaşmaya uğrayacaktır.

Halkların Demokratik Kongresi, halklarımızı Saray'ın yaydığı korkulara esir olmadan yan yana gelmeye; her yerde, her düzeyde süregiden barış ve demokrasi mücadelelerini Erdoğan rejiminden kurtulmak hedefiyle ortaklaştırmaya; özgür ve eşit yurttaşların “Yeni Yaşam”ını kurmak üzere mücadeleyi genişleterek sürdürmeye çağırıyor.  

Gülistan Kılıç Koçyiğit
Ertuğrul Kürkçü

HDK Eşsözcüleri
29 Haziran 2016