8. DÖNEM 1. GENEL MECLİS TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRGESİ

08.01.2018

Halkların Demokratik Kongresi 8. Genel Kurul'dan sonraki ilk Genel Meclis toplantısını İstanbul'da gerçekleştirdi. Genel Meclis toplantımız 8. Genel Kurul heyecanı, kararlılığı, özgüven ve geleceği kazanma inancıyla canlı ve verimli tartışmalar yürüttü. Genel kurul kararlarını yeniden ele alarak tartıştı ve uygulamak için somut planlamalar çıkardı.

 Genel Meclisimiz 8. Genel Kurul toplantısından sonra siyasal ve toplumsal gelişmeleri değerlendirerek aşağıdaki sonuçlara ulaştı.

 Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu'da yaşanmakta olan gelişmeler hepimizi yakından ilgilendirmektedir. Mevcut tekçi, inkarcı, cinsiyetçi, ırkçı politikalar halklarımızın eşit koşullarda birlikte yaşama taleplerini bastırma üzerine kuruldur. Bu politikalarla yolun sonuna gelinmiştir. Bu politikalar halklarımıza acı, gözyaşı ve katliamdan başka bir şey vermemektedir.

 Saray'ın despotik rejiminin kendisini sürdürme imkanları giderek azalmaktadır. Rejim yaşadığı umutsuzluk nedeniyle tüm demokrasi, özgürlük ve barış isteyen güçlere saldırmaktadır.

 Son yayınlanan 696 sayılı KHK ile rejimin sürdürülen direnişler ve mücadeleler karşısında yetmezliği, çaresizliği ortaya çıkmıştır. Bu KHK ile devlet şiddetini tekelinde tutmakla birlikte bunu sivil faşist paramiliter güçleri de kapsayacak şekilde genişletmiştir. Asker ve polisin silah kullanmasının serbestliği yanında sivil paramiliterlerin de silah kullanması, katliamlar yapması serbestleştirmektedir. Saray, iktidardan gitmemek için her türlü yola başvurmaktan çekinmiyor.

 696 sayılı KHK ile cezaevlerinde uygulamaya sokulmak istenen tek tip elbise dayatması tutsakların iradesini kırma ve teslim alma yanında tüm toplumun teslim alınmasını hedeflemektedir. Bu nedenle, tek tipe karşı mücadele cezaevleri ile sınırlı olarak ele alınamaz. On binlerce kişinin rehin alındığı cezaevlerinde tutsaklara tek tip elbise dayatması, fiziki ve psikolojik saldırılar ile artan hak ihlalleri tecrit ve kuşatma politikalarının bir devamı olup tutsakların direniş iradesini kırmaya yöneliktir. Bu yönüyle, faşizme karşı mücadelede tecrit politikalarını kırmak, cezaevlerindeki direniş ile toplumsal direnişi buluşturmak oldukça önemlidir.

 Bu koşullar içerisinde, İmralı Cezaevi’nde sayın Abdullah Öcalan’a dönük mutlak tecrit uygulamaları, bir kişiye dönük değildir, halkların özgür ve birlikte yaşam arayışına yöneliktir. İmralı’daki bu kuşatma politikası tüm cezaevlerine ve toplumsal kesimlere uygulanmaktadır.

 Halkların Demokratik Kongresi olarak, Saray'ın geliştirmeye çalıştığı katliam hazırlıklarına ve tek tip elbise dayatmasına teslim olmayacağız. HDK olarak, tek tip elbise dayatmasına karşı bütün mücadelelerin içinde yer alacağız. Bu mücadele tek başına tutsakların omuzuna bırakılamaz. Tutsakların içeride sürdürdüğü açlık grevleri demokrasi güçlerine mücadele çağrısıdır. Mücadele asıl olarak dışarıdaki demokrasi ve özgürlük güçlerinin omuzlarındadır. Tüm demokrasi güçleri ile birlikte tek tip elbise dayatmasını püskürtme kararlılığı içinde olduğumuzu belirtiriz.

 Genel Meclisimiz, Savelerin ve Sakinelerin katledilmelerinin yıl dönümünde yaratmış oldukları direniş geleneğini selamlar, 9 Ocak Paris katliamını lanetler.

 Haksız gözaltılar ve tutuklamalara ağır cezalar eşlik etmeye başlamıştır.  Hukuk, Saray'ın elinde bir sopa haline getirilmiştir. Son günlerde HDP milletvekilleri ardı ardına verilen cezalarla halkın vekilleri siyaset dışı bırakılmaya çalışılmaktadır. Başta HDP Grup Sözcüsü İdris Baluken'e verilen 16 yıl 8 ay ceza olmak üzere, bu cezalarla barış fikri cezalandırılmak istenmektedir. Toplumsal ve hukuksal adaletsizlik toplum vicdanını kanatacak şekilde sürdürülmektedir.

 Faşizmin toplumu dinsel eksende dönüştürme operasyonu sürdürmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı bunun temel kurumu olarak kullanılıyor. Diyanet sitesindeki sözlükte yer alan kız çocuklarının 9, erkek çocukların 12 yaşında evlendirilebileceğine dair bilgi ile çocuklara yönelik taciz, tecavüz ve çocuk evlilikleri meşrulaştırmaktadır. Diyanet bu bilgiyi daha sonra bunu siteden çıkarmış olsa da bu yönelim başka açıklamalar ve uygulamalarla birleştirildiğinde zihniyetin örtüştüğünü görüyoruz. Diyanet işleri Başkanlığı çocuk istismarını meşrulaştırmak, yaygınlaştırmak istemektedir.

 Devlet, insanlık değerlerini çürütmektedir. Mezarlıklara saldırı ve cenazelerin kaçırılarak bilinmeyen yerlere taşınması bu çürümenin somut sonuçlarından biridir. Bu nedenle saray iktidarına karşı mücadele aynı zamanda insanlık adına mücadele haline gelmiştir.

 Kapitalizm kendi sınırlarına dayanmıştır. Dünyada kapitalizmin yaşadığı kriz emekçilerin ve halklarımızın işsizlik, yoksulluk ve daha iyi bir yaşam talebini karşılayamamaktadır. Bunun bir sonucu olarak dün Güney Kürdistan'da bugün İran ve Rojhilat'ta gelişen mücadele meşru ve haklıdır. Bu hareketler katılanların bilincinden bağımsız olarak kapitalizme ve diktatörlüğe karşı insanlığın ayağa kalkışının işaretleridir. HDK olarak, Güney Kürdistan ve İran halklarının mücadelesinin yanındayız.

 Türkiye ve Kürdistan'da da işsizlik, yoksulluk ve hayat pahalılığı artmaktadır. Zamlar, ağır vergi yükü ve düşük ücret politikaları altında işçiler ve emekçiler mücadele etmekte ve tepkilerini şu ya da bu düzeyde göstermektedir. Saray'ın çıkardığı 696 sayılı KHK'da taşeron işçilerin kadrolu yapılması yönündeki karar tüm taşeron işçilerini kapsamamakta, işçilerin geriye dönük haklarını ellerinden almakta, aynı zamanda sınav şartına bağlı kılarak da AKP'nin kadrolaşma amacına hizmet etmektedir.

 Son dönemde gündeme gelen teknolojik yenilenmeler ve yapay zeka tartışmaları işçi sınıfını işsizlikle karşı karşıya bırakacak, işçileri teknolojik araçlarla denetim altına alınacak sonuçlar yaratma potansiyeli taşımaktadır.

 Ortadoğu kaosunun yarattığı sonuçlar halklarımızın göç yollarına düşürmüş, yaşadıkları topraklardan sürülerek geniş göçmen kitlesini açığa çıkarmıştır. İç ve dış göç emekçilerin sefaletini derinleştirmektedir. Mülteciler can güvenliği olmaksızın, kamu hizmetlerinden mahrum edilerek, gerçek bir destekten yoksun biçimde yaşamak zorunda bırakılmaktadırlar.

 HDK, yeni dönemde faşizme karşı mücadelenin sorumluluğu ve bilincinde olarak; önceliği OHAL'e karşı mücadele olmak üzere, faşizme karşı mücadeleyi demokrasi güçleri ile birlikte büyütme kararlılığını yeniden vurgular. Tüm tarafları ve muhataplarını her türlü kaygıyı bir kenara iterek demokratik birliktelikler içinde bir araya gelmeye çağırır. Genel Kurulumuzun aldığı karar doğrultusunda hemen her alanda demokrasi güçlerini birleştirmek için çalışmayı önüne görev olarak koyar.

 Faşizmin her türlü zorbalığına ve baskılara karşı halklarımız demokratik direniş ve öz savunma temelinde mücadele edebiliriz. Öz savunmanın bugünkü karşılığı örgütlenmektir. Bugün her düzeyde ve her yerde HDK meclislerinin kurulmasının taşıdığı güncel önem bir kez daha kendisini göstermektedir. HDK, bu inançla, örgütlenme çalışmalarına hız verir.

 Emeğin sömürüsüne karşı mücadele, doğanın yağmasına ve ekolojik tahribata karşı doğanın ve yaşamın savunulması, eğitimde dinselleştirmeye karşı demokratik, parasız ve bilimsel eğitim, yozlaşmaya ve kültürel çürümeye karşı demokratik, özgürlükçü değerlerin yaşatılması, halklar ve inançlar arasında yaratılmak istenen kamplaştırma, ötekileştirme ve kutuplaştırmaya karşı halkların kardeşliği, savaşa karşı barış alternatifinin hayatın her yerinde inşa edilmesi görevimizdir.

 Devletin ve sermayenin bütün baskı ve saldırılarına karşın, halklarımız alternatifsiz ve çaresiz değildir. Bütün bu baskılara karşı direnme ve kazanma geleneğine sahiptir. Bu sömürü, zulüm ve baskıya karşı mücadele edecek ve kazanacağız.

 

 

 

 

HALKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİ