6 Şubat Depremlerinde Yoktular; Ama Rantta, İstilada Ve Yağmada Heryerdeler!
6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti!
6 Şubat 2023 günü merkez üssü Pazarcık ile Elbistan olan ve depremler sonucunda resmi rakamlara göre 53 bin 537 kişi yaşamını yitirmiş, 107 bin 213 kişi yaralanmış, 120 bin kilometre karelik alanda 11 il, 124 ilçe, 6 bin 929 köy ve mahalle ağır yıkıma uğramış olup hala konteynerlerde yaşam mücadelesi veren yurttaşların sorunları artarak devam etmektedir.
Yıkım, sadece binalarla sınırlı kalmamış; milyonlarca insanın yaşam hakkı, barınma hakkı, sağlık ve eğitim gibi en temel hakları da sistematik bir şekilde ihlal edilmiştir.
İktidar Nerede? Depremde Yoktu, Rantta Her Yerde!
Depremler sonrasında parlamentoda kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, araya seçimlerin girmesi nedeniyle çalışmalarını raporlaştırmış ise de alınacak önlemlere dair gerekli çalışmaları yürütmemiş; parlamento üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemiştir.
11 kenti doğrudan etkileyen depremler neticesinde, çok sayıda konutun yanı sıra okullar ve hastaneler başta olmak üzere kamu binaları yıkılmış, netice itibariyle depremlerin yarattığı etki çok boyutlu bir şekilde büyük zararlara neden olmuştur.
Yaşanan vahametin bir diğer nedeni de devlet kurumları ile AFAD’ın görevlerini ihmali olup zamanında yardım gitmemiş olmasının, yıkımın büyüklüğündeki etkisi açıktır. Ancak bu etkilere rağmen sorumlular, ne yargı önünde ne de toplum nezdinde hesap vermiş değillerdir.
6 Şubat depremlerinin ardından 2 yıl geçmiş; ancak sorunlar en üst seviyede seyretmiştir. Kentlerin ve kentlerdeki yurttaşların normal standartlardaki yaşamlarına dönemedikleri meselesi; her gün başka bir boyutu ile karşımızda durmaktadır. Netice itibariyle milyonlarca yurttaşın, yaşam hakkı başta olmak üzere anayasal güvence altında olan temel haklarının ihlal edildiği bir vehamet tablosu mevzubahistir.
Yaşanan can kayıplarının yanı sıra, sağlık, eğitim, ulaşım, barınma ve hatta beslenme haklarından uzun süre yoksun kalan yurttaşlar için oryantasyonsüreçlerine dönülememiş, aksine yaşanılan aksaklıklar mevcut travmaları derinleştirmiştir.
680 bin konutun üçte biri dahi hak sahiplerine teslim edilmemiş; her üç aileden ikisi konteynırlara mahkûm edilmiştir.
Hayat Yeniden Kurulmadı, Daha da Zorlaştı!
Yerleşik bir düzene geçemeyen yüzbinlerce yurttaş, bir de kentlerde süregiden inşaat sürecinin yan etkileri ile baş başa kalmış, asbest başta olmak üzere sağlıklı bir çevrede yaşama haklarından da yoksun kalmışlardır. Hala kaç çocuğun eğitim hakkının sağlanıp sağlanmadığı meselesi aydınlatılabilmiş değildir.
Kentler bir daha toparlanamayacak düzeyde yok olmuş, kültürel miraslar enkazlara dönüşmüştür. Yok olan kentlerin, özgün yapıları ve değerleri korunarak, tüm risklere karşı güvenli bir biçimde başlatılması gereken inşa süreçleri yerine tamamen ranta dönük politikalar izlenmiş, yurttaşların mağduriyetleri artmıştır. Depremler sonrasında meydana gelen çevresel etkiler karşısında önlemler alınmamış, salgın hastalıkların yanı sıra inşaatlardan yayılan asbest nedeniyle halk sağlığı ciddi risk altında kalmıştır.
Kadınlar için ise yaşam koşulları daha da ağırlaşmış;. deprem sonrası artan bakım emeği yükü kadınların omuzlarına yıkılmıştır. Çadır kentlerde güvenlik sorunu nedeniyle kadınlar ve çocuklar şiddete ve istismara daha açık hale gelmiştir. Geceleri sokak lambalarının bile yanmadığı şehirlerde, güvenli bir yaşamdan bahsetmek mümkün değildr.
İmar Affı; Cezasızlık Politikası: Cinayete Davetiye!
Tüm bu yıkım karşısında iktidar; depremden ders almak yerine, yeni bir İmar Affı çıkarmaya hazırlanmaktadır! Bu düzenleme, yeni felaketlerin önünü açacak ve binlerce insanın hayatını riske atacaktır!
17 Ağustos depreminden tek bir ders çıkarılmadığı, toplanan deprem paraları ile alınan vergilerin asla tedbire dönük çalışmalar için kullanılmadığı görülmüştür. O dönem bunca yıkım ve ölümden sorumlu olanlara uygulanan cezasızlık politikalarının, bu defa tekrarlanmaması konusunda yaptığımız uyarıların ise, şimdi hiçbir işe yaramadığını, mahkemelerce verilen tahliye kararlarında görmüş bulunmaktayız. Hala 19 sanık firari olup, yargılananlar ise tahliye edilerek toplumsal travmalarımız derinleştirilmektedir.
Yıkımlardan da, sonrasındaki ihmallerden de tek bir kamu görevlisinin sorumlu tutulduğuna şahit olmadığımız gibi ne bir istifa ne de bir yaptırım uygulandığına da şahit olmadık.
Deprem mağdurları enkaz altındayken, çadır ararken, kan bulamazken, ambulanslar yokken, açken, açıkken yanlarında olmayanlar, ancak yeni inşaat projeleri gündeme gelince ortaya çıkmışlardır. Zor günde yardıma gelmeyenlerin; arama-kurtarma çalışmalarında bulunmayanların; vinç göndermeyenlerin; kan ve çadır satanların konu ranta olduğunda her yerden çıkabildiklerini gördük. Elbette bunun yanı sıra, halkların kurdukları dayanışma ağları ile tüm kalplere dokunabilme kudretinde olduklarını da gördük!
Hesap Sormaktan, Mücadeleyi Büyütmekten Vazgeçmeyeceğiz
Şüphesiz, bir deprem ülkesi olunduğu gerçekliğinden çıkılmış ve adeta yaşanan yıkımların ranta açılan birer pencere olarak görüldüğü aymazlıkla karşı karşıya olunduğu bir iklime mecbur değiliz.
Halihazırda deprem, dolayısı ile yıkım riski altında olan kentlerde yaşayan halklara bu kaygının, bu korkunun dayatılması ağır bir insan hakkı ihlalidir; karşısındayız!
Yok olan kentlerimizin yeniden inşası için de, deprem riski altında bulunan yurttaşların can güvenliği kaygılarının giderilmesi için de mücadelemize, halkların ördüğü dayanışma duygusundan aldığımız güçle devam edeceğiz! Bu halklara sözümüzdür! Her yerde iktidarın akıl dışı, vicdan dışı politikalarını teşhir edeceğiz ve yıkımların üzerinden yepyeni birhayatı birlikte öreceğiz.
Ranta ve talana karşı, adalet için, eşit ve güvenli bir yaşam için hep birlikte mücadelemizi sürdüreceğiz!
HALKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİ