6-7 Eylül Pogromunun 66. yılı, Unutmadık…

06.09.2021

Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus devlet olma yolunda yürüttüğü Türkleştirme politikasının en acı tarihselliğinden birisidir 1955 yılının 6-7 Eylül’ü…  Önceden tasarlanmış, planlanmış ve bir tahrik çerçevesinde gerçekleşmiş bir pogromdur yaşanan. 

Türk kontrgerillası tarafından tertiplenen Atatürk'ün doğduğu evin kundaklanması girişimi yalan haberi, “Atatürk’ün Selanik’teki evini Rumlar kundakladı” başlıklarıyla gazete manşetlerine taşındı.

Rum karşıtlığı üzerinden yürütülen propaganda ile harekete geçirilen milliyetçi- ırkçı çevreler insanlık dışı bir yağma ve katliam ile Rum halkını, Ermeni toplumunu ve Musevi Cemaatini hedef almıştır. Rumlar başta olmak üzere tüm gayrimüslimlerin kent mekanlarındaki izlerini, geçmişlerini, kutsallarını, ölülerini, mezarlıklarını, birikimlerini ve tüm yaşanmışlıklarını ortadan kaldırma hedefiyle yürütülen saldırılar, ülkenin kozmopolit yapısı açısından geri dönüşü olmayan yokluklar yaratmıştır. Esas itibariyle bu katliam ile hedeflenen, tekçilik politikasında somutlaşan farklı ulusal kimlikleri ortadan kaldırmak ve devlet idealinin son aşamasını da tamamlamaktır.

Olayların gerçekleştiği sırada Seferberlik Tetkik Kurulu’nda görevli olan ve daha sonra generalliğe "terfi ettirilen" Sabri Yirmibeşoğlu'nun, 6-7 Eylül pogromu hakkında “6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi ve amacına ulaştı" demesi de bu tespiti doğrular niteliktedir.

İstanbul'un Adalar ve Beyoğlu ilçesi başta olmak üzere Rumların yaşadığı bütün ilçelerinde, İzmir, İskenderun, Çanakkale’de Rumlara karşı 6 Eylül’de başlayan ve 7 Eylül’de sürdürülen saldırı ve yağma harekâtında, resmi kaynaklara göre Rum, Ermeni ve Yahudi 12 kişi katledildi, yüzlerce insan yaralandı, yaklaşık 400 kadına tecavüz edildi. 4.214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin bulunduğu 5.317 mekân saldırıya uğradı. "Amacına ulaşan" bu tertipten sonra Rumlar başta olmak üzere hedef olan tüm halklar evlerini, işyerlerini, birikimlerini, tarihlerini ve hatta geleceklerini bırakarak göç etmek zorunda kaldılar.

Halkların Demokratik Kongresi Halklar ve İnançlar Meclisi olarak, 6-7 Eylül utancını bir kez daha hatırlatırken, her linçin bir POGROM olabileceği öngörüsüyle halkların ve inançların eşit ve özgür yaşamı için mücadele içinde olacağımızın sözünü yineliyoruz.

 

Halkların Demokratik Kongresi

Halklar ve İnançlar Meclisi