21 Mayıs Ortak Acımız“Çerkesler Adalet İstiyor”
“Köylere gece karanlığında dalıvermek âdet haline gelmişti. Gece karanlığının örtüsü altında Rus askerlerinin ikişer üçer evlere girmesini izleyen dehşet sahneleri öylesineydi ki bunları hiçbir rapor görevlisi aktarmaya cesaret edemezdi...”
Lev Tolstoy
“Köyler yanıyor, imdada gelen yok. Yuvalara dalan yırtıcılar, süngüyle yaşlı, çocuk demeden katlediyorlar; zavallı kızları ve anneleri kanlı elleriyle kirletiyorlar.”
Lermontov
“Rusya Çarlık yönetiminin 19. yüzyılda Kafkasya’da üstlendiği çirkin rolü ve Çerkeslere karşı soykırım uygulamaları düşünülürse, tarihin acı olaylarını yeniden karıştırmamak ilkesi belki de başlıca argüman olacaktır. Ne var ki biz bu görüşe katılmıyoruz ve söz konusu Çarlık Rusyası’nın işgali konusunda şu ilkeyi tercih ediyoruz:
‘Tatlı yalandan, acı gerçek iyidir’
Tarihi geçmişin gerçeklerini çarpıtmak, önyargılı yorumlarla değerlendirme yapmak, günlük çıkarlar uğruna tarihteki feci, olumsuz ve hassas konuları yumuşatmak ve görmezden gelmek er veya geç felakete yol açmaktadır.
Ahlak açısından gerçeği saklamak her iki tarafı aşağılar, özellikle de gerçekten korkanı küçük düşürür, öte yandan bu şekilde gerçeği gizlemek gücün değil, güçsüzlüğün göstergesidir.”
Tamara Polovinkina
158 yıl önceydi!
Çerkesya, uzun yıllar süren savaşların sonunda, 1864 yılında Rusya İmparatorluğu tarafından işgal ve kolonize edilmişti.
Askeri hareketler sürecinde gerçekleştirilenler:
- İşgal edilen bölgelere başka halkların yerleştirilmesi,
- Köylerin yakılması, sivil halkın temel yaşam araçlarının bilinçli yok edilmesi; bahçe ve tarlaların-ekinlerin tahrip edilmesi, hayvanların ele geçirilmesi, abluka uygulayarak ticaretin engellenmesi,
- Sivil halkın -çocuk, kadın, yaşlı- toplu katliamı.
- 1.500.000’den fazla Çerkes, köyleri ve ekinleri yakılıp açlığa da mahkûm edilerek insanlık dışı koşullar içinde topraklarından çıkarıldı ve Osmanlı İmparatorluğu’na sürüldü.
Fakat Çerkesler, sürgün edildikleri topraklarda yeniden hayata tutunmuş, yaşadıkları her yerde kimliklerini koruyup geliştirebilmek, kültürlerini ve dillerini yeniden üretebilmek için demokrasi mücadelesi saflarında yerlerini kararlılıkla almışlardır.
15-19 Temmuz 1997 yılında Dünya Çerkes Birliği’nin başvurusu üzerine Birleşmiş Milletler’de Temsil Edilmeyen Halklar ve Uluslar Örgütü’nün (UNPO) aldığı karar tarihsel önemdedir. Kararda;
- Çerkes ulusuna soykırım yapıldığının kabulü,
- Çerkeslere sürgün ulus statüsü verilmesi,
- Çerkeslere hem Rusya Federasyonu ve hem de yaşadıkları ülke vatandaşlığı, yani çifte vatandaşlık hakkı verilmesi,
- Çerkes halkına tarihsel vatanlarına dönebilme garantisi verilmesi
çağrısı yapılmaktadır.
Öncelikle Türkiye ve Rusya Federasyonu devletlerinin, devletlerden önemlisi kamuoylarının bu gerçekliğe saygı göstermesi önemlidir.
Yahudi soykırımı “Holocaust”, Ermeni soykırımı “Meds Yeghern”, Süryani soykırımı “Seyfo”, Dersim soykırımı “Tertele” kelimeleri ile anılagelmektedir. Çerkesler 1864’te uğradıkları soykırımı, yok olan Ubıh dilinde bir kelimeyle “Tsitsekun” ile anmaktadırlar.
Günümüzde de Ortadoğu coğrafyasında ve dünyanın çeşitli yerlerinde süren savaşlar ve kıyımlar, kadim topraklarından sürülen Çerkeslerle birlikte Kürt, Arap, Türkmen, Süryani, Ezidi, Hıristiyan ve diğer farklı halklar ve inanç gruplarına sürgün ve soykırımları tekrar tekrar yaşatmaktadır.
158. yılında Çerkes soykırımının acısını bir kez daha paylaşıyor; Çerkeslerin nezdinde soykırım ve sürgüne uğrayan tüm halkları anıyor; anadili, kültürü ve inancıyla özgür, eşit ve demokratik yaşam mücadelesinde omuz omuza olduğumuzu bilmelerini istiyoruz.
Halklar ve İnançlar Meclisi