19 Aralık Cezaevi Katliamı'nın Yıldönümünde Tecrite Karşı Mücadele Sürüyor

19.12.2015

19 Aralık 2000 tarihinde 22 cezaevinde tarihin en büyük cezaevi katliamlarından biri yaşandı. İsmine “Hayata Dönüş Operasyonu” denen bu saldırıda toplam 28 devrimci tutsak, operasyonu yürüten jandarma, özel tim ve emniyet personeli tarafından katledildi, yüzlercesi yaralanarak tedavileri bile yapılmadan ülkenin değişik yerlerindeki F Tipi hapishanelere sürgün edildi.

Devlet tarafından cezaevlerinde sürmekte olan açlık grevlerine son vermek amacıyla yapıldığı söylenen bu operasyondan hemen önce arabulucular yoluyla tutsaklarla devlet yetkilileri arasında görüşmeler sürmekteydi ancak dönemin içişleri bakanlığı ve adalet bakanlığının oyalayıcı ve tutsakların taleplerini karşılamaktan çok uzak, müzakereleri sürüncemede bırakan tavrı esasen devlet yetkililerinin görüşmelerden herhangi bir sonuç almak üzere değil, operasyon hazırlıklarını tamamlamak amacıyla zaman kazanmaya çalıştığını tüm kamuoyuna gösterdi.

Daha öncesinde Buca, Diyarbakır, Ümraniye ve Ulucanlar Cezaevlerinde yaşanan katliamlar gibi can güvenliğinden sorumlu olduğu tutsakların yaşam hakkını bizzat devletin kendisi ihlal etmişti. Dönemin Adalet ve İçişleri Bakanları, Jandarma Genel Komutanı, Bölge ve İl Jandarma Komutanları, Başsavcı ve cezaevinden sorumlu savcılar, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü ve diğer sorumlular hakkında herhangi bir hukuki işlem yapılmadığı gibi, 19 Aralık Cezaevi katliamı dolayısıyla ceza almış herhangi bir kamu görevlisi de bulunmamaktadır. Davalar olayın bizzat mağduru olan tutuklu ve hükümlülere açılmış, kamu görevlilerine açılan davalar ise ya zamanaşımına uğramış ya da bu tip katliamlarda sıkça gördüğümüz şekilde cezasızlıkla sonuçlanmıştır.

AKP iktidarı döneminde de cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü hakları açısından önceki dönemlere göre bir iyileşme olduğu söylenemez. AKP iktidarı öncesinde cezaevleri nüfusu 54.429 iken bugün bu sayı 164.461’e çıkmıştır. Cezaevlerindeki kapasiteyi aşan yerleştirmeler birçok soruna da kaynaklık etmektedir. Sadece içinde bulunduğumuz yılda cezaevlerinde intihar, işkence ve kötü muamele, kaza, ihmal, hastalık gibi nedenlerle en az 28 kişi yaşamını yitirmiştir. Tutuklu ve hükümlülerin tıbbî yardıma ulaşma konusunda önemli engellerle karşılaştığı ve gerekli tıbbî personelle, araç-gerecin cezaevlerinde bulunmaması nedeniyle 2015 yılında 300’ü ağır olmak üzere 756 mahpus cezaevlerinde tedavi edilmeyi beklemektedir. Hasta tutsakları çözüm sürecinin “rehineleri” gibi kullanan AKP hükümeti, çözüm sürecinin tek taraflı bitirilmesinden sonra cezaevlerindeki hasta tutsaklar sorununu tamamen rafa kaldırmış, onları ölüme terk etmiştir. Bir ve üç kişilik oda sisteminde tutukluların ve hükümlülerin birbirleriyle sosyal ilişki kurması engellenmektedir, bu ağır izolasyon koşullarını yumuşatmak için Adalet Bakanlığı‘nın 10 tutuklu ve hükümlünün haftada 10 saat bir araya gelerek sosyalleşmesini öngören genelgesi yürürlükte olmakla birlikte, birçok cezaevinde ya hiç uygulanmamakta ya da bazı cezaevlerinde idarenin keyfi uygulamasına bırakılmış durumdadır.  Verilen disiplin cezaları bir yandan ceza sürelerini uzatmakta, diğer yandan görüş, sosyalleşme haklarını kısıtlayarak tecrit koşullarını ağırlaştırmaktadır. Bugün, hiçbir hukuki dayanak olmadan İmralı Cezaevi’nde Abdullah Öcalan’a  uygulanan tecrit, bir yandan Kürt sorununun çözümünün önündeki en önemli engel, diğer yandan ağır insan hakkı ihlallerinden biri olarak sürmektedir.

Bugün itibariyle Cezaevlerindeki çocuk tutuklu/hükümlü/hükümözlü kişi sayısı 2.165 dir. Cezaevlerinde bulunan çocukların, cezaevi psikolojisini kaldıramadıkları, ciddi tıkanmalar yaşadıkları için kendilerine zarar vermek suretiyle, intihar girişiminde bulundukları, yanı sıra taciz, istismar, işkence ve kötü muameleye maruz kaldıkları sürekli basına yansımaktadır.

Güvenlik önlemlerinin iç güvenlik paketiyle, adalet mekanizmasının ise düşman ceza hukukuyla yürütüldüğü bir sistemde cezaevlerinin de birer zulüm aracına dönüşmesi bilinçli bir siyasi yaklaşımın sonucudur. Ancak tarih bize gösteriyor ki siyasi suçlular ıslah edilemez. Onları izole etseniz de, yalnızlaştırsanız da, üzerinde her tür hak ihlalini gerçekleştirseniz de siyasi tutsaklar sisteme adapte olmazlar ona karşı mücadelelerini içeride de olsa sürdürürler.

Biz HDK olarak, ağır bir insan hakkı ihlali olan F tiplerinin acilen kapatılması için, hasta tutsakların bir pazarlık konusu olmaktan çıkartılıp  serbest bırakılması için gerek insan hakları örgütleri gerekse tutsak aileleriyle dayanışmaya devam edeceğimizi, 19 Aralık katliamının sorumluları adil mahkemeler önünde yargılanıncaya kadar bu davaların sokakta ve mahkemede takipçisi olacağımızı bildiriyor, tüm duyarlı kamuoyunu bu mücadeleye omuz vermeye çağırıyoruz.

19 Aralık 2015
Sebahat Tuncel&Ertuğrul Kürkçü
Halkların Demokratik Kongresi Eşsözcüleri