13. Dönem Kadın Konferansı Sonuç Bildirgesi: Umutla Yürür, İsyanla Büyür, Direnişle Kazanırız!


Halkların Demokratik Kongresi

13. Dönem Genel Kadın Konferansı Sonuç Bildirgesi

Kapitalizm, yaşadığı temel birikim krizinin etkisiyle hem kendi içinde rekabeti artırmış hem de sınıf mücadelesini son yılların en şiddetli düzeyine taşımıştır. Üçüncü Dünya Savaşı'nın eşiğinde olduğumuz günümüzde dünya sermayesinin aktörleri, doğal kaynaklara erişim ve bu kaynakları kontrol etme amacıyla yoğun bir mücadele içindedir.

Emperyalist rekabet savaş, dünya çapında kitlesel göç dalgalarına yol açan yıkımlar, açlık ve belirsizlikle sonuçlanmakta, bu durum en fazla kadınları etkilemektedir. Ukrayna-Rusya arasındaki savaşta, Siyonist İsrail’in Filistin ve Lübnan’da uyguladığı soykırımda, yüz binlerce kadın hayatını kaybederken milyonlarcası insanca yaşam koşullarından mahrum kalmaktadır.

Türkiye'nin Irak Federe Kürdistan Bölgesi ve Rojava-Kuzey Doğu Suriye’deki askeri ve politik hamleleri, emperyalist rekabette yer edinme ve Kürt, Arap, Ermeni, Ezidî, Süryani ve Türkmen halklarının kadim topraklarından yararlanma girişimleri olarak görülmektedir.

İran’dan haykırılan “Jin Jiyan Azadî” sesini yükseltiyoruz. Mahsa Jina Amini’nin katledilmesiyle sembolleşen kadın ayaklanması hepimizin.  Kadın düşmanı, halklar düşmanı Molla rejimi başörtüsü takmadığı, örgütlendiği ve mücadele ettiği için kadın aktivistleri idam etmekte ve dünyadaki tüm kadınlara korku salmaya çalışmaktadır. İdamcı Molla zihniyetine de, uluslararası suç olmasına rağmen, hakkında idam kararı olan İranlı göçmen kadınları geri gönderen AKP-MHP faşizmine de hatırlatıyoruz: İşkencenin, infazın ve kadın düşmanlığının sonunu “Jin, Jiyan, Azadî” mücadelesi getirecek.

Erkek egemen kapitalist sistem bir yandan yükselen faşist, ırkçı politikalarla paylaşım savaşını derinleştirirken diğer yandan halkları ve ezilenleri karşı karşıya getirerek işçilerin, köylülerin, emekçinin, emeklinin yaşadığı açlık ve derin yoksulluğu maskeleme çabası içerisindedir. AKP-MHP faşist iktidarı özel savaş politikalarında ısrar ederek Kürt halkının dilini, kültürünü, varlığını inkâr ederek işgal ve asimilasyon politikasını devam ettirmektedir. İmralı tecrit sistemi ve cezaevlerindeki hak ihlalleri artmakta, Türkiye ve Kürdistan’da ekolojik kırım ve talan politikaları sürdürülmektedir.

AKP-MHP iktidarı emperyalist, kapitalist ve patriarkal politikalarını halkların, kadınların, emekçilerin üzerinde artırarak devam ettirmekte; toplumsal çürümeye sebep olan çeteler, mafya uzantıları yoluyla kitleleri umutsuzluğa sürüklemektedir. Bu süreçte neo-liberal ekonomi politikaları uygulanarak halk derin yoksulluğa mahkûm edilmiş, emekçiler neredeyse nefes alamayacak hale gelmiş, kadın ve LGBTİ+ kazanımlarına büyük saldırılar gerçekleştirilmiştir.

Bu saldırılardan Kobani Kumpas Davası bir sembol olmuş, aralarında Kongremizin kuruluşunda emeği geçen yoldaşlarımızın da bulunduğu siyasetçilere ağır hapis cezaları verilmiştir. Bu vesile ile HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ nezdinde faşizmin zindanlarında bedel ödeyen tüm kadın yoldaşlarımızı saygı ve sevgiyle selamlıyor, çok yakında tekrar özgür günlerde birlikte olacağımızın sözünü veriyoruz.

Toplumsal barışın uzun bir yol olduğunun farkındalığı ile her barış umudunun, filizinin amasız fakatsız peşinden koşmayı kendimize görev biliyoruz. Barışa en çok ihtiyacı olanlar bizleriz. Ancak bu barış onurlu ve adil bir barış olmak zorunda. Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan nezdinde uygulanan tecrit rejiminin sona erdirildiği, Kürt halkının iradesinin tecelli ettiği, toplumsal yüzleşmeyi de içinde barındıran bir süreci sonuna kadar destekliyor ve bu sürecin ardında duracağımızı ifade ediyoruz. HDK Kadın Meclisi olarak barışın toplumsallaşması için barış buluşmalarında bir araya gelmeyi, kadınların eşitlik ve özgürlük taleplerini ortak mücadeleyle haykırmayı önümüzdeki dönemin temel görevi olarak görüyoruz.

Uzun yıllar süren faşist iktidar her zaman olduğu gibi önce kadınlara saldırdı; kadın iradesini kırmaya yönelik uygulamalar, politikalar yirmi yıldır sürüyor. “Önce kadınları vurun!” faşist söylemi bizi yine yanıltmadı. Ancak bir kez daha ilan ediyoruz ki bu süreçte onlar yanıldı, kadınlar ve LGBTİ+’lar sokakları terk etmedi; direnişi sürdürdü, dayanışmayı büyüttü. Şimdi önümüzde duran; kadın örgütlülüğünü ve direnişini büyütmek için yeni yollar, yeni örgütlenme formları bulmak ve bu hayati meselede örgütlü olmayan tek bir kadın bırakmayana kadar birlikte mücadele etmektir!

Kapitalist kriz ve başta bölgesel olmak üzere savaşların halkları yerinden etmesi, içinde bulunduğumuz dönemde en büyük toplumsal krizlerden birini yaratmaktadır. Ulus devlet ve kapitalizm, başta kadınlar olmak üzere, yerinden edilerek dünyanın üzerinde hareket eden, her türlü güvenceden, güvenlikten ve haktan mahrum bırakılan işçiler üretmiştir. Kadınlar, başta emek hakları olmak üzere, bir bütün haklarından mahrum bırakılmıştır. Geçici koruma statüsü altında çalışma hakkı, 6284 gibi tarihsel kazanımlarımız gasp edilmiştir.

Anadilde eğitim ve kamusal hizmetlerinden yoksunluk başta kadınların toplumsal hayata katılımına karşı erkek aklının ajandasını hayata geçirirken toplumda yükseltilen ırkçılık ve milliyetçiliğin en büyük çıktısı erkek şiddeti olmaktadır.

Kadın meclislerimiz, gerçek anlamda enternasyonalist bir kadın dayanışması için göçmen ve mülteci kadınlarla ortak yaşamı birlikte kurmayı hedefler. Farklı olan yasal statülerimizle; hayatlarımıza, haklarımıza, kimliğimize, emeğimize, bedenimize yönelik saldırılara karşı birlikte mücadele ediyoruz. Geleceği bugünden eşit, özgür ve birlikte örgütlemeyi esas alıyoruz.

Siyasal İslam’ın kadınlara yönelik saldırıları devam etmektedir. Aile danışmanlığı adı altında İslami öğreti yayılmakta, kadınlara emek, beden ve cinsel sömürüye boyun eğmek devlet tarafından öğütlenmektedir. Bizler “Anne değil, aile değil, kadınız; eşit ve özgür yaşayacağız!” şiarını büyütmeye devam ediyoruz. Zorunlu din dersleriyle çocuklara din ve vicdan dayatmasının hem Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu hem de çocuk istismarı olduğunu hatırlatıyoruz. Halkların ve inançların birlikte, eşit ve özgür yaşamını örgütlemek için mücadeleye devam ediyoruz.

Yeni doğan bebeklerin hayatına rant için kast edecek kadar gözü dönmüş çeteleri üreten, besleyen, destekleyen bu iktidardır. Biliyoruz ki şu an buz dağının sadece görünen yüzü karşımızda, mesele aslında sistemin kendisinde ve ranta tahvil edilen sağlık sisteminde. Reddediyor ve sağlıkta rant sisteminin ivedilikle değişmesi için mücadele edeceğimizi ifade ediyoruz.

Yaşama hakkımız, eşitlik ve özgürlüğümüz için mücadele ederek elde ettiğimiz pek çok kazanımımız kadın düşmanı politikaların sonucu olarak fiili ve resmi olarak gasp edilmiştir. İnfaz yasa paketiyle kadın katilleri, istismarcılar salınırken 6284 sayılı yasa keyfi bir biçimde uygulanmamaktadır. Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar sürekli esnetilmeye ve daraltılmaya; kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik beyan esasında koruma kararını güvence altına alan İstanbul Sözleşmesi’nin bir gecede Cumhurbaşkanı Kararnamesi’yle tek taraflı feshedilmesiyle yaşamlarımız daha güvenliksiz hale getirilmeye çalışılmaktadır. Nafaka hakkı, sürekli tartışmaya açılmaya çalışılan, bizzat iktidar tarafından saldırılan bir kazanım haline getirilmiştir. LGBTİ+'lara karşı nefret söylemleri yoğunlaşmış hem sivil hem devlet kaynaklı erkek şiddetti artmıştır. Bizler, HDK Kadın Meclisleri olarak tüm kadın birliktelikleriyle kadınların ve LGBTİ+'ların uluslararası anlamda ortak kazanımı olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını tanımadığımızı bir kez daha ilan ediyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni unutmadığımızı bir kez daha vurguluyoruz.

Bizler hep varız! Hep var olacağız!  Bedeni, emeği, deresi, ormanı, toprağı, hayatı, özgürlüğü için mücadele eden milyonlarca kadınız. Güçlüyüz, umutluyuz! Mücadele azmimiz, dayanışmamız ve direncimizle yeni bir yaşamı kurmak için öncü rolümüze inanıyoruz.

 

2 Kasım 2024- İstanbul