11. Dönem 4. Genel Meclis Toplantısı Sonuç Bildirgesi

31.12.2021

Halkların Demokratik Kongresi

11. Dönem 4. Genel Meclis Toplantısı

Sonuç Bildirgesi

 

 

Halkların Demokratik Kongresi, 11. Dönem, 4. Genel Kadın Meclisi ve 4. Genel Meclisi 29 ve 30 Ocak 2022 tarihlerinde toplandı. Önceden duyurulan gündemle çalışmalarını tamamlayan Genel Meclis, aşağıdaki Sonuç Bildirisini kamuoyuyla paylaştı.

 

Değiştirme Zamanı: Direniş Kazandırır

Uluslararası kapitalist-emperyalist sistem, küresel, bölgesel ve ulusal düzeylerde giderek derinleşen krizler yaşıyor.

Küresel sistem halklara demokrasi, özgürlük adalet ve refah vadetmiyor. Aksine Ukrayna sorununda olduğu gibi, dünya çapında siyasi, diplomatik ve askeri bir kutuplaşma yaratılıyor ve bunun üzerinden devletlerin ABD/NATO safında hizalanması amaçlanıyor.

Veya Kazakistan örneğinde apaçık ortaya çıktığı üzere, halkların toplumsal hak ve özgürlük talepleri etrafında ayaklanmasına karşı, birbiriyle çatışma halinde olan devletler dahil, ulus devletler ayaklanmanın bastırılması konusunda hızla ittifak edebiliyor. Kazakistan devletinin yöneticileri ise, başka devletlerin askeri güçlerini halk ayaklanmasını kanla bastırmak üzere ülkesine davet ediyor.

Dolayısıyla halkların demokrasi, adalet ve özgürlük umudunu büyütmek, kapitalist sistemin ve ulus devletlerin yol açtığı iklim krizine karşı gezegenimizdeki yaşamı korumak, küresel kapitalizmi ve ulus devleti aşma perspektifiyle mücadele eden bizlerin sorumluluğundadır.

Türkiye, diğer bağımlı ülkeler gibi, uluslararası sistemin krizini bir dizi kriz aktarım mekanizması üzerinden devralmakla kalmıyor; aynı zamanda, tamamen kendi siyasal yönelimlerinin sonucu olan ağır bir siyasal kriz yaşıyor. Bu kriz, ekonomi boyutunda giderek yükselen bir enflasyona, genç nüfus başta olmak üzere, çalışma yaşındaki milyonlar arasında kitlesel işsizliğe; toplumda kitlesel yoksulluk ve açlığa yol açıyor. Rejimin temsilcisi olduğu vahşi kapitalizm, ülkenin her yanında doğayı tahrip etmeye, ekolojik sorunlar yaratmaya hız veriyor.

Kadınlar, emekçiler, gençler, ezilenler, halk ve inanç grupları ve ekolojik tahribata karşı savaşanlar, yaygın eylemler ve direnişlerle bu sürece cevap veriyor.

Bu dönemde kadınların kazanılmış haklarına dönük saldırılar ivme kazandı. Özel savaş politikaları ile kadınlar ve mücadelelerine dönük erkek devlet şiddeti yoğunlaştı. Buna karşılık uzunca bir süredir toplumun en dinamik hareketi olmayı başaran kadınlar, erkek devletini ve bu devletin tüm kadın ve LGBTİ+ karşıtı politikalarını teşhir etmede yükselen bir başarı çizgisini yarattı. Yeniyi inşa etmede üstleneceği rolü ve imkanları ortaya koydu.

Her konuda karşı karşıyaymış gibi görünen rejim ile düzen içi muhalefet, halk güçlerinin direnişi ve özellikle Kürt özgürlük mücadelesi karşısında, tam bir ortaklaşma içinde bulunuyor. Bu halk düşmanı ortaklaşmayı Kazakistan halkının ayaklanması karşısında da yayınladıkları ortak bildiri ile gösterdiler.

Rejim, iktidarının ömrünü uzatmak için istismar etmeyeceği konu olmadığını bugüne kadar defalarca ispatladı. Bu defa da İmralı üzerinden bir istismar kampanyasının, Erdoğan'ın öncülüğünde, geliştirilmek istendiğini görüyoruz. Pek çok muhalif ise, konunun özünü konuşmak yerine, Erdoğan’ın özel savaş stratejisinin bir parçası haline gelerek, önüne konulmuş başlıkları tartışmaya çalışıyor.

Sorunun özü, İmralı'da uygulanan tecrit ve işkence sistemidir. Öncelikle mutlak tecrit yüzünden yaşayıp yaşamadığından bile emin olamadığımız Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecrit kaldırılmalı, Sayın Öcalan kendi sözünü kendisi söyleyebilmelidir. Bu noktayı başa koymadan, Sayın Öcalan kendi sözünü söyleme şartlarına sahip olmadan, İmralı'nın tutumu ve konumu üzerine yapılan her konuşma, özel savaş siyasetinin aleti olmaktır, yanlıştır.

Rejimin üzerine oynadığı konulardan birisi de Savcılık iddianamesinin HDP'nin kapatılmasını da talep ettiği davadır. Bu konuda hukukun imkanları sonuna kadar kullanılarak, hiç değilse tarih önünde rejimin mahkum edilmesi sağlanacaktır. Gene de güdümlü yargı süreci kapatma kararı ile sonuçlanabilir.  Bu sonucu ve benzeri her türlü gelişmeyi önemsizleştirecek olan; HDK ve HDP'nin, adalet ve özgürlük taleplerini temsil ettiği milyonların mücadele gücü ve umudu olma rolünü korumamız ve geliştirmemizdir.

Ülkede rejimin politik yönelimlerinin sonucunda yaşanan derin toplumsal/siyasal kutuplaşma; toplumsal muhalefetin hareket alanını sınırlandırmakta, düzen içi muhalefetin, rejimle iktidarcı, devletçi, savaşçı bir tarz üzerinde ortaklaşmasıyla yaşanan ağır zaafiyeti derinleştirmektedir. “Muhalefet” ise oyunu arttırmak için özgürlük ve adalet arayışlarının yanında yer almak yerine, özellikle Kürt meselesinde savaş dilini güçlendirmekte; halka toplumsal hak ve özgürlük mücadelesinde sokağı yasaklama tutumunda iktidar ittifak etmektedir.

21 Ocak'tan başlayarak İŞİD'in Haseke'de önemli elemanlarının da aralarında olduğu, sayısız cinayet, katliam, tecavüz ve benzeri suçun faillerinden oluşan binlerce selefi çete mensubunun tutulduğu cezaevine yönelttiği saldırı, bölge ulus devletlerinin ve uluslararası sistemin bir başka ortaklığını görünür kılmıştır.

Üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen bu İŞİD mensuplarının suçları uluslararası bir yargılamanın konusu yapılmamış; bu selefi örgütün elindeki gelişmiş silahların, para kaynaklarının, uluslararası desteklerinin sorgulanması sözkonusu olmamıştır. Bu defa da başta Türkiye, Suriye, Irak, İran ve diğer bölge devletleri olmak üzere uluslararası sistemin, bir hafta süren, büyük çaplı çatışmalara dair bir açıklaması olmamıştır.  Dünya binlerce selefi caniyi ve sayıları on binleri bulan İŞİD'li kadın ile çocuklarını Kürt halkının sırtına yıkmış; bebekleri bile kamplarda bırakmayı bir tutum olarak benimsemiştir.

AKP-MHP rejimi İŞİD'in suçlarında pay sahibidir ve sessiz kalması normaldir.  Ancak Muhalefet de günler süren Haseke saldırısı hakkında tam bir sessizliğe gömülmüş bulunmaktadır.

Rejimin ülkeyi sürüklediği siyasal, ekonomik, ekolojik, toplumsal krizler, yeni tehditlerle ve tehlikelerle derinleşmeye devam ediyor. İktidar partileriyle en temel konularda derin ortaklıklara sahip olan Millet İttifakı ise, halka bu rejimden kurtuluş için sadece sandığı işaret ediyor.

Bugün iktidar bloku ile düzen içi muhalefet bloku dışında, üçüncü bir kutbun geliştirilmesi; bir Demokrasi İttifakının inşası, gerçek bir demokrasinin kazanılması için hayati önemdedir. Demokrasi ittifakı örgütlerin yan yana gelmesiyle tamamlanacak bir süreç değildir. Eğer örgütleri aşan bir toplumsal ittifak zemini yaratamazsak, bu zemini bir emek ittifakı, halklar ittifakı, inançlar ittifakı zeminine çeviremezsek bu tarihi oyunu bozamayız.

Şimdi rutini aşan, sürecin ihtiyacı olan, hamleci bir ruhla görevlerimizi kucaklayamazsak, tarihin üzerimize yüklediği sorumluluğun gereğini yapamamış oluruz.

ŞİMDİ DEĞİŞTİRME ZAMANIDIR: DİRENENLER KAZANACAK!

 

Halkların Demokratik Kongresi

Genel Meclisi