1 MAYIS RUHUYLA, BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ, BİRLİKTE KAZANACAĞIZ.

02.05.2018

Karl Marks’ın 200. doğum yılında “İşçi Sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” dünya işçi sınıfına, emekçilere, ezilen ulus ve halklara kutlu olsun. Ne mutlu ki; Demirci Kawa Usta ile kutlanılan baharın gelişinin coşkusu, umudu ve kararlılığı bugün, İşçi ve Emekçi Bayramı 1 Mayıs’ta da artarak devam ediyor.

Kapitalizmin akıl dışılığının, insana ve doğaya düşmanlığının çırılçıplak görünür olduğu bir dönem yaşıyor.11 yıl kadar önce başlayan kapitalist birikim rejiminin krizi, sermaye sınıfının bütün çabalarına karşın, daha da derinleşerek devam ediyor. Yönetemiyorlar. Emperyalist ülkelerin her biri kendi adına çözüm için ticaret savaşlarına, kendi coğrafyalarına uzak yerlerde, Orta Doğu’da büyük bir savaşa kapı araladılar. Öldürmek ve yıkmak için patlattıkları her bir bomba ile esasen ekonomilerine nefes aldırmaya çalışıyorlar.

Kapitalizmin yaşanmakta olan bu kokuşmuşluğuna karşı dünyanın hemen bütün ülkelerinde yükselmekte olan işçi ve emekçilerin öfkesi ise dincilik, milliyetçilik, göçmen/yabancı düşmanlığı, ırkçılık ile neoliberalizm ve aydınlanma karşıtlığı üzerinden toplumlar kutuplaştırılıp, çatışma ortamları yaratılarak, üstü örtülmeye ve görünmez kılınmaya, böylece, krizin getireceği yıkım ötelenmeye çalışılıyor.

Tam da bu dönemde iki düşün ve eylem insanı Marks ve Engels’in Komünist Manifesto’daki “Dünyanın Bütün İşçileri Birleşin” çağrısı, tüm güncelliğini koruyor. Bugün de, gerçek ve nihai çözüm dünyanın bütün işçilerinin birleşmesinde, birleştirilmesinde...

Türkiye’de de dünya genelindekine benzer bir durum yaşınıyor. Tencerelerden, sofralardan çaldıklarına, inşaatlardaki ve madenlerdeki cinayetlerine, işten atılmalara, kadroya geçirileceğiz diye kandırılıp ortada bırakılmışlıklara, açlığa ve yoksulluğa mahkum edilişe, emeğin karşılığının alınamayışına yönelik öfkelerin üzerini örtebilmek için dinciliği, ırkçılığı, milliyetçiliği, “Kürt düşmanlığını” ve fetihçiliği kullanarak sömürülenleri ve ezilenleri kutuplaştırıp, kendi aralarında çatışmalara zorluyorlar.

Uluslararası sermaye ve onların taşeronu haline gelmiş patronlar, özgürlüğü, demokrasiyi, adaleti ve barışı, kazançları ya da kârları önünde engel olarak gördükleri için AKP iktidarının ve onun MHP ile ittifakının devamını istiyorlar. Bununla birlikte, 24 Haziran’da kurulacak seçim sandıklarından bu iktidarın, bu ittifakın çıkmaması mümkün ve başarılabilir. Yaşamak için çalışmak zorunlar olanlar, 80 milyon. İşçinin, emekçinin, yoksulun alın terinden ve canından beslenenler ise yalnızda 800 bin.

Bugün Türkiye’nin her yerinde 1 Mayıs’ı kutlayanlar, yarın 2 Mayıs’ta ve ertesinde de hep birlikte olmalı, kararlılıkla, birlikte yürüyerek çoğalmalıyız. Bu topraklarda ezilen ve ötekileştirilen hiç kimseyi dışarıda bırakmadan, “yaşadıklarımızı değiştirebileceğimiz” umudunu güçlendirilmeliyiz, başat kılmalıyız. Bugün olduğu gibi, 24 Haziran’a kadar her gün meydanları, alanları ve sokakları boş bırakmamalıyız.

Gezi-Haziran İsyanı’nda, 7 Haziran 2015 seçiminde ve 16 Nisan 2017 Referandumu’nda kendi kimlikleriyle, orta amaç için birlikte çalışanlar, mücadele edenler olarak, başarmış ve kazanmıştık. Şimdi, yarınlar için daha fazlasını gerçekleştirmeye ihtiyaç var ve bunu başaracağımıza inanmalıyız.

Erken seçim kararı ve gerekçesi, tek adam iktidarı ve ittifak blokunun çöküş ve bitiş açmazı içinde yaşadığı korkuyu gözler önüne sermektedir. Ama aynı zamanda bu zulüm iktidarını durdurmayı ve yenmeyi başarabileceğimizin en önemli işaretidir. 16 yıllık AKP iktidarı, en zayıf dönemini yaşıyor. Artık kazanma sırası emek, demokrasi ve özgürlük güçlerinde.

Çözüm ortak tarihimizden çıkaracağımız derste. Çözüm birlikte mücadelede.
Yaşasın 1 Mayıs
Vahad Ayyar Lilabad

HALKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİ