22-23 Haziran 2013 tarihinde İstanbul’da toplanan HDK Genel Meclisi, Taksim Gezi Direnişi ile başlayan yeni dönem siyasal gelişmelerini; Kürt sorununda çözüm ve barış sürecinin geldiği aşamayı bölgede ve dünyadaki gelişmeleri değerlendirdi. Yapılan tartışmalar sonunda, aşağıdaki sonuç metnini oybirliğiyle onayladı:
1. Taksim Direnişi ile başlayan yeni sosyal hareketlenmenin esas özelliği, Gezi Parkı’nın ve yaşam alanlarının korunması; kent yaşamını ilgilendiren kararların o kentte yaşayan yurttaşlara sorulması ve onların onayının alınması taleplerini içeren protestolar olmasıdır. Bu aynı zamanda yerel ve genel demokrasi mücadelesidir. Direnişe katılanların yarıdan fazlasının kadın olması, AKP iktidarının, kadınların yaşam tarzına müdahale eden muhafazakar politikalarına da bir tepki olduğunun işaretidir. Tüm bu yaşananlar bölgede ve dünyadaki gelişmelerden bağımsız ele alınamaz. Kapitalist neoliberal politikalar ve uygulanagelen saldırı politikaları karşısında halk tepkilerinin ve isyanlarının gelişmesinden ve mücadelenin ilerlemesinden daha doğal bir şey olamaz.
AKP iktidarı, otoriter uygulamaları ve yönelimleri ile, yurttaşların bu doğal, haklı ve meşru taleplerini yoğun polis saldırıları ve baskılarla, aslında bir tür kimyasal silah olan 130 binin üzerinde gaz bombası kullanımıyla karşıladı. Bu saldırılarda Ethem Sarısülük ve Abdullah Cömert polis kurşunu ve gaz fişeğiyle, Mehmet Ayvalıtaş üzerine araba sürülerek, İrfan Tuna maruz kaldığı yoğun gaz nedeniyle öldü. Kaybettiklerimizi saygıyla anıyoruz. Bir polis ise süren operasyonda köprüden boşluğa düşerek öldü. Onu aşkın insan gözünü kaybetti. Binlerce insan yaralandı ve yüzlerce insan gözaltına alındı. Sanatçılar, aydınlar ve basın mensupları hedef tahtası haline getirildi. Hakları ve talepleri için mücadele eden gençler Başbakan tarafından ‘kandırılmış, aldatılmış’ olmakla suçlandı. Protesto etkinliklerine katılmış olan farklı siyasal parti üye ve yöneticilerine karşı adeta bir sürek avı yapıldı; ESP, SDP üyeleri, Çarşı Grubu’ndan kişiler de içinde olmak üzere onlarcası tutuklandı. Tüm bu yaşanan vahşetin siyasi sorumlusu, polis güzellemesi yapan, demokratik ve barışçı protesto hakkını kullanan yurttaşları adeta ‘iç düşman’ ilan eden Başbakan ve iktidar partisidir.
Bu direniş, Gezi Parkı’nın sahiplenilmesini de aşarak, Türkiye’nin siyasal çehresini, siyasal partilerin ve örgütlerin, demokratik kuruluşların politik ve örgütsel şekillenmesini ve zihniyetlerini yeniden değerlendirmelerini ve düzenlemelerini gerekli kılan özellikler ve etkiler yarattı.
Halkların Demokratik Kongresi olarak, bu direniş sürecinin çeşitli aşamalarında bileşenlerimizle sokaklarda, meydanlarda, parklarda olduk, elimizden gelen katkıları sunduk. Direnişin açığa çıkardığı mücadele ve örgütlenme adımları, aslında HDK’nin kuruluş amaçlarında ve hedeflerinde belirtilen yerel inisiyatiflerin, halk meclislerinin geliştirilmesi anlayışlarını da içerdiği için bizlere yabancı olan konular değildir. Önemli olan, söylediklerimizin sadece sözde kalmaması, hayatın gerçekliği ile örtüşmesi, buluşması ve geleceğin bütün halklarımızla, inanç ve kimlik farklılıklarımızla birlikte ve eşitlik içinde ortak ve demokratik bir şekilde kurulmasıdır.
Eksiklerimiz ve yetersizliklerimiz de olsa, bu sürecin özelliklerini anlamak ve kavramak, buna uygun tarz ve üslupla sürece dahil olmak konusunda tutum aldık. Direnişin son aşamasının ortaya çıkardığı park forumlarının da, HDK yerel meclislerinin ve yerel çalışmalarının geliştirilmesi açısından önemli fırsatlar yarattığının ve bu faaliyetlerin kendiliğinden dinamiğinin önemsenmesi gerektiğinin farkındayız.
Bu mücadele döneminin yarattığı yeni tarzın, önümüzdeki dönemde kendi yapımızda ve anlayışımızda kimi değişimler yaratma ihtiyacını ortaya koyduğunu ve bu yöndeki çabalarımızı örgütlü olduğumuz yerellerde sürdürmek gerektiğini görüyoruz.
2. Öte yandan bu yılın başından beri sürmekte olan Kürt sorununda çözüm ve barış sürecinin ikinci aşamasında bulunulduğu açıktır. AKP Hükümeti, demokratikleşme konusunda atması gereken adımlardan uzak durup, milliyetçi ve muhafazakar seçmenlerini ve üyelerini konsolide etme çabasını sürdürüyor. 21 Mart 2013 Newrozu’nda açıklanan Barış Manifestosu’nda da belirtildiği gibi, demokrasi, eşitlik, özgürlük ve hakların beklemekle değil, mücadeleyle elde edileceği çok açıktır.
Gezi Parkı direnişi de göstermiştir ki, ağaçların ve yaşam alanlarının korunması mücadelesi de bir demokrasi talebi ve mücadelesidir. Bu direniş, yerelden ve yerinden yönetimlerin demokratikleştirilmesi ve geliştirilmesi mücadelesi olduğu gibi, genelde de hak ve özgürlükler, adalet, eşitlik ve demokrasi mücadelesidir. Bu bağlamda Kürt sorununda çözüm ve barış sürecinin talepleri ve Gezi Parkı Direnişi ile sembolize olan hak talepleri demokrasi mücadelesinin farklı alanlarda ve farklı içeriklerle ifade edilmesidir.
Aynen Bingöl’deki tecavüz olayını gerçekleştirmiş olan askerlerin tutuksuz yargılanmasına karşı mücadelede; ya da Dersim kent merkezinin girişinde bulunan ve Aleviler'in kutsal mekanı olan Gola Çetu Parkı’nın yıkım kararına karşı mücadelede olduğu gibi... Bu örneklerin hepsi Türkiye’deki inanç ve kimlik aidiyetleri ya da ekoloji ve insan hakları veya cinsiyet eşitliği alanında yaşanmakta olan sorunların bütün yakıcılığıyla sürdüğünü gösteriyor.
Bugün Türkiye’de yapılması gereken, bu genel ve özel talepler doğrultusundaki mücadeleyi bütünleştirmek, farklı mecralarda ortaya çıkan hareketlenmelerin ortaklaşmasını sağlamak ve AKP iktidarının otoriter yönelimleri, despotik ve saldırgan uygulamaları; insan hakları ihlalleri ve yaşam alanlarına ve alışkanlıklarına yönelen müdahaleleri karşısında halkın taleplerinin ve mücadelelerinin yanında ve içinde yer almaktır.
Kürt halkının meşru ve haklı taleplerinin karşılanması, çözüm ve barış meselesi, hala demokrasi mücadelesinin birinci sırasındadır ve bunun sağlanması tüm Türkiye için büyük bir demokrasi atılımı ve kazanımı olacaktır. 25-26 Mayıs 2013’te HDK’nin çalışmaları ve katkıları ile gerçekleştirilmiş olan Ankara’daki ‘Demokrasi ve Barış Konferansı’nda dile getirilen talepler ve ortaya çıkarılan sonuç bildirgesi ve raporlar da bu talepleri ve mücadele anlayışlarını içermiştir.
Zorlu, ama çok yaratıcı ve hepimizi geliştirici günlerden geçiyoruz. Bu günlerin özgürlük ve demokrasi, eşitlik ve adalet mücadelesine ışık tutması, katkı sunması için çabalıyoruz. Kararlı duruşumuz, bu mücadelenin olumlu bir sonuca ulaşması için en önemli güvencemizdir.
Hem çözüm ve barış sürecinin daha sağlıklı gelişebilmesi ve AKP’nin keyfiyetine bağlı olmaması, hem de Gezi Direnişi’nin taleplerine yönelik olarak AKP iktidarının saldırgan, saflaştırıcı tutumundan vazgeçip, halkların demokratik taleplerinin gerçekleştirilmesi doğrultusunda bir reform paketini acilen açıklaması gereklidir. Gezi Parkı Projesi’nden tamamen vazgeçilmeli, park halkın ihtiyacına uygun olarak ve halkın önerileri doğrultusunda düzenlenmelidir. Ayrıca tutuklananlar serbest bırakılmalı, kovuşturmalar durdurulmalıdır. Tüm dünyanın gözü önünde orantısız bir güç ve şiddet kullanımı ile insanları yaralamış ve ölümlere yol açmış olanlar hakkında ise yasal soruşturmalar engellenmemeli, savsaklanmamalıdır. Sorumlular açığa alınmalı, cezalandırılmalıdır.
Biz yaşananlardan çıkardığımız derslerle bunun için mücadele edeceğiz. Kendimizi yenileyeceğiz ve mücadelenin güncel ihtiyaçlarına cevap vereceğiz. Birliğimiz ve kararlılığımız, kendimizi yenileme ve geliştirme konusundaki en önemli gücümüzdür.
Halkların Demokratik Kongresi Genel Meclisi
23 Haziran 2013, İstanbul