Genel Meclis Toplantısı Kararları | 13 Ekim 2012

Genel Meclis 13 Ekim 2012 tarihlerinde Ankara’da Maden Mühendisleri Odası’nda aşağıdaki gündemle toplanmıştır. Toplantıda görüşülen konular ve alınan kararlar aşağıdadır.

Gündem:
a. Siyasal Durum Değerlendirmesi,
b. Genel Kurul Hazırlıkları
c. Parti Kuruluşu
d. Bilgilendirme

Kararlar:

Siyasal Durum
Yürütme Kurulu tarafından hazırlanan taslak metin üzerinde yapılan tartışmalar sonucu ekteki metin benimsenmiştir.  (Ek 1)

Genel Kurul Hazırlıkları
2. Genel Kurulumuz 10-11 Kasım 2012 tarihlerinde Ankara Kocatape Kültür Merkezi’nde gerçekleşecektir.
Yapılan görülme sonunda aşağıdaki Genel Kurul gündemi benimsenmiştir.

1. Gün
Açılış
Saygı duruşu
Divan seçimi
Genel Meclis adına açış konuşmaları
Parti sunumu
Konuk konuşmacılar
Siyasi faaliyet raporu sunu ve üzerine görüşme
Karar tasarıları
Bölgelerden Genel Meclis üyesi seçimi

2. Gün
Örgütlenme faaliyet raporu sunuşu ve üzerine görüşme
Seçimler

Parti Kuruluşu
Halkların Demokratik Partisi’nin kuruluşuna ilişkin bilgi aktarıldı. Kurucular listesi ektedir. (Ek 2)


Genel Meclis


(Ek 1)

Siyasal gelişmeler üzerine notlar...
Neo-liberal politikaların iflası denebilecek ve 1929 büyük ekonomik buhranıyla kıyaslanan 2007 krizi kapıya dayandığında hemen herkesin aklına daha önceki ekonomik krizlerde olanlar gelmişti. Bugün dünyada olan bitenlere baktığımızda, bu hatırlamanın hiç de haksız olmadığını görüyoruz. ABD’de başlayarak hızla Avrupa ülkelerine yayılan krizin devam ettiği, küresel sermayenin krizin yükünü emekçilere yıkma çabasına rağmen krizden ve onun etkilerinden kurtulamadığı ayan beyan görülüyor. Yunanistan, kriz sarmalının içinden çıkmaya çalışırken, Euro bölgesinde İspanya ve İtalya da krizin etki alanına girdi. İşçi sınıfları ve ezilenler, kazanımlarının berhava edilmesine karşı direniş gösteriyorlar. Latin Amerika ülkelerinden Venezuela’da halkın çoğunluğunun, ABD planına direnerek, devlet başkanı Chavez’i yeniden devlet başkanlığına seçmesi, halkların “yeni dünya düzenini”ne karşı, “yeni bir dünya” arayışını kararlıca sürdüreceklerine verilecek önemli bir örnektir.

Hegemonya mücadelesi keskinleşiyor
Enerji bölgelerinin ve aktarım yollarının emperyalist güçler tarafından kontrol altında tutulması çabalarının Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Kafkasya’da yoğunlaştığı bir dönem yaşanıyor. Bunun yanısıra dünyada Amerika’nın fütursuzluklarına Rusya-Çin ekseninden ciddi itirazlar geliyor. Arap isyanlarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanan ve merkezi otoritenin zayıfladığı ya da dağıldığı ülkelerin yönetimlerini yeni baştan şekillendiren ABD ve müttefiklerine yine Rusya-Çin eksenindeki ülkelerin karşı duruşları sergileniyor. Bu gerilimin dolayımlı ve küçük ölçekte süren savaşları nerede ve nasıl bir başka düzeye taşıyacağı tam bir bilinmezlik taşıyor.

Ekonomik kriz derinleşiyor
Dünyayı parça parça saran ekonomik kriz başladığında, AKP lideri Erdoğan, “kriz bizi teğet geçecek” demişti. Krizin başladığı 2007 yılından bu yana ABD’nin Ortadoğu’daki taşeronluğunu layıkıyla yerine getiren Türkiye’nin faturayı halka çıkardığı ve yakaladığı “siyasi istikrar” ile uluslararası sermayenin yatırımları için güvenli bir liman halini aldığı reddedilemez bir gerçekliktir. Türkiye ekonomisini canlı tutanın sıcak para girişi olduğu biliniyor. Ancak şişirme balonlara benzeyen bu durumun her an tersine dönebileceği ve kırılgan bir durum arz ettiği de biliniyor. Bütçe açığı, ithalat-ihracat dengesizliği, açıklanan büyüme rakamlarındaki gerileme ve geçtiğimiz günlerde ardı ardına temel tüketim maddelerine yapılan büyük zamlar, 2013 yılının Türkiye için hiç de kolay geçmeyeceğine işaret ediyor. AKP’nin inşaat sektörünü canlı tutma girişimi ise “kentsel dönüşüm” adı altında yeni rant alanları yaratma uğraşına çoktan dönmüş durumda.

AKP emekçinin düşmanıdır
AKP’nin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da krizin faturasını emekçilere, çalışanlara çıkartacağı, onların temel kazanımlarını budama çabası içinde olacağından kuşku yok. AKP’nin ele aldığı ve yeniden düzenlediği, toplu iş ilişkileri ve kamu personel yasası ile her alanda emek karşıtı tutumu bizleri şaşırtmıyor. Çünkü AKP büyük sermayenin yandaşı, işçi sınıfının düşmanıdır. Ancak ücretleri arttırılmayan ve ekonomik haklarının güvenceye kavuşturulması mücadelesinin zorla bastırıldığı emekçilerin de mevcut duruma artık kolaylıkla rıza göstermeyeceklerini söyleyebiliriz. Ankara’da sendikaların “toplu iş sözleşmesinde” yapılmaya çalışılan değişikliklere karşı gaz, cop ve engellemelere rağmen Meclis’e yürüme istemleri bunun bir göstergesidir. Bu yönlü tepki ve mücadelenin daha da büyütülmesi için HDK görev ve sorumluluk altındadır.

AKP her alanda saldırıyor
AKP’nin kendi iktidarını sağlama alma ve geleceği kazanma çabaları onu bir dizi uygulamayı gerçekleştirmeye zorluyor. Bunu yaparken de kaçınılmaz biçimde toplumun değişik katmanları arasına irili ufaklı mayınlar yerleştiriyor! Bu durumun kendisi, onay tabanı içinde de kırılmaları ve karşı duruşları beraberinde getiriyor. Kaldı ki; iktidarının bir koalisyon ortaklığı olduğu düşünülürse, cemaat ve Erdoğan kapışmasının önümüzdeki yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri esnasında alevleneceğini söylemek kehanet olmayacaktır.
Alevilere dönük saldırılarını Suriye krizi üzerinden arttıran ve hiç çekinmeden sürdüren, onları görmezden gelen AKP’ye karşı 7 Ekim’de Ankara’da gerçekleştirilen miting, kalabalığı ve dile getirilen talepleriyle son yılların önemli bir kitlesel gösterisi oldu. AKP ve CHP’nin Diyanet Başkanlığının varlığı ve sürdürülmesindeki mutabakatına rağmen, geniş alevi kitlesinin zorunlu din dersinin kaldırılması, Diyanetin kaldırılması, devletin tüm inançlara eşit mesafede durması gerekir yönlü çağrıları, HDK’nin tutumuyla örtüşmektedir. Alevilerin haklı taleplerini kendi potasında eritmeye çabalayan CHP’ye karşı Alevilerin taleplerinin gerçek savunucusunun HDK olduğunun altını bir kez daha çizmek gerekiyor. Eksik olan, Alevi toplumunun ve örgütlenmelerinin bu gerçeğin yeterince farkına varması, sağlıklı ve istikrarlı ilişkilerin geliştirilmesidir. HDK, önümüzdeki dönemde bu konunun üzerine kararlılıkla gitmelidir.
Kadın cinayetlerinin görülmemiş orandaki artışı, devletin kadınlara ve onların bedenlerine dönük saldırı ve müdahaleleri, AKP’nin cinsiyetçi ve kadın düşmanı politikalarından ayrı ele alınamaz. Toplumda yaratılan muhafazakarlıkla kadınlar ev ve çocuk sarmalında tahakküm altına alınıyorlar.
Farklı cinsel tercihlerinden dolayı Lgbt bireylere dönük saldırılar da, nefret suçları kapsamında ele alınmalı ve değerlendirilmelidir. En son İstanbul Avcılar’da, rant kaygısını da içinde barındıran saldırılar ve linç girişimleri bunun örnekleridir.

AKP doğal alanı tahrip ediyor
Doğal alanların ve suyun sermaye birikimine sokulma süreci devlet-şirketler ortaklığı tarafından AKP döneminde en üst düzeyde sürdürülüyor. Fırat, Dicle gibi "sınır aşan suları" ortak yönetmeye kararlı olmaları, halklar üzerindeki kontrollerini suya, suyun suladığı alanlara hakim olarak da güçlendiriyorlar ve bunu sürdürecekler. Güvenlik barajları ile Kürt illerinde, doğu ve güneydoğuda hakimiyet sürdürmeye çalışmalarının yanı sıra, özel güvenlik kuvvetleri ile özgürlük mücadelesinin karşısına yeni yeni ordular çıkarmaya çalışıyorlar. Coğrafi olarak güvenlik barajları ile böldükleri bölgeyi kontrol altında tutarken, Kürt illerinde “güvenlik” nedeniyle, batıda ise maden çıkarmak ve işlemek için ormanları yakmaya devam ediyorlar.

Kürt sorununda oyalamaya devam
Kürt sorununu esas olarak güvenlik politikalarıyla çözmeye çalışmak, tersine kimi söylemleri olsa da AKP’nin hala temel stratejisidir. Tümüyle dezenformasyona ve yalana dayalı söylemi ise psikolojik savaşın bir parçasıdır. Hükümet, kış aylarının gelmesini bekliyor ve sorunu bir başka bahara ertelemenin düşünü kuruyor. Elbette 2013 Ekim ayında gerçekleşecek yerel seçimlere çatışmanın olmadığı bir ortamda girmeyi de hesaplıyor. Ama bu kadar karışık hesaptan nasıl çıkacağını AKP iktidarının kendisi de tam olarak bilemiyor. Kürt sorunu konusunda defalarca denediği oyalama ve erteleme siyasetinin sonuna gelindiğinin kendisi de farkında. Kongresinde topluma Türk-İslam sentezine dayalı milliyetçi bir söylemle seslenen ve bu tabanın istemleri doğrultusunda hareket edeceğini ilan eden Erdoğan’ın BDP’li vekillerin dokunulmazlıklarıyla ilgili saldırganlığı devam ederken, TBMM’ye gönderilen dosyalar için ne yapacağı da merak konusudur. Ancak İstanbul milletvekilimiz Sebahat Tuncel’in Başbakanın “Yargı gereğini yapacaktır” talimatından hemen sonra 8,5 yıl hapis cezası ile cezalandırılması, bundan sonraki gelişmeler konusunda bir fikir vermektedir. Bu konunun son derece ciddi ve kalıcı etkileri olacak sonuçlara yol açacağı ise şimdiden belli.
Cezaevlerinde yaklaşık 1 aydır sayıları her geçen gün artan yüzlerce Kürt tutsak, ölüm orucu eylemini sürdürüyorlar. Gözaltı, tutuklama ve cezaevi, yargılama süreçleri boyunca yaşananlar, uzun tutukluluk süreci, mahkemelerin tutumu ve verilen yüksek cezalar tüm toplumda büyük bir öfke yaratmış bulunuyor. “Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve özgürlüğüne kavuşturulması” talebiyle başlayan açlık grevleri, önümüzdeki haftalar içinde ölümlere yol açabilecek bir aşamaya gelebilir. HDK bu konunun toplumun gündeminde yer etmesi, kitlesel dayanışma ve taleplerin karşılanması yönlü mücadelenin yükseltilmesi için gecikmeden harekete geçecektir.

Başbakan Erdoğan sıkışmış durumda
Tüm bu gelişmeler AKP’nin işinin kolay olmadığını gösteriyor. Bu sıkışmışlık halinin yanı sıra; Alevileri hedef tahtasına koyan; kadınları, gençleri, farklı inanç gruplarını karşısına alan; eğitim sistemini felç eden ve muhafazakarlığı besleyen; Kürtler, işçiler ve emekçilerle karşı karşıya gelen; dış politikası başta Suriye olmak üzere tümüyle çöken ve bütün sınır komşularıyla ciddi sorunlar yaşayan, bir yandan da kendi koalisyonunun içindeki çatışmanın keskinleşmesiyle “iktidarının” zayıfladığını düşünen Erdoğan’ın elindeki tezkere şimdi daha tehlikeli bir hal alıyor.
Tezkereyi kapalı oturumda ele alan ve Meclis’ten istediği onayı elde eden AKP, Urfa’nın Akçakale ilçesine düşen ve 5 kişinin ölümüne yol açan havan topunun hemen sonrasında suçlunun Beşer Esad rejimi olduğunu ilan etti. Aynı Gaziantep’te patlayan bomba sonrası, ki ortada hala spekülasyon dışında failler yok, yaptığı gibi toplumu buna hazırladı ve “TSK’nin yabancı ülkelere gönderilmesi” biçiminde bir tezkereyi elde etti. Yani burada Suriye değil, her ülke bu kapsama alanına girebilir.
Suriye’de üstü örtülü Türkiye-İran çarpışması sürüyor. Özgür Suriye ordusunun Türkiye’nin himayesinde, onun mühimmat ve lojistik desteği ile savaşı sürdürdüğü sağır sultanın bile duyduğu bir gerçek. Bir süre önce İran, devrim muhafızlarının Esad güçlerinin yanında, çarpışmaların içinde olduğunu kabul etti. Dolayısıyla Suriye ile olabilecek bir çarpışmanın ve müdahalenin İran’a kadar uzaması içten bile değil. Son günlerde Rusya’dan kalkan Suriye yolcu uçağının askeri uçaklar marifetiyle Esenboğa Havaalanı’na indirilmesi ve yaşananlar, Türkiye’nin provokasyonları arttıracağını gösteriyor.

Savaşa sürüklenmeye hayır
Akçakale’de 5 kişinin ölümüne neden olan havan topu nedeniyle Esad yönetimi Türkiye’den özür dilemiş de olsa, bu konunun AKP için bulunmaz bir “nimet” olduğu ortadadır. Bir yıla yaklaşan Roboski katliamı ile ilgili soruşturma bile açılmazken, AKP’nin işine gelen benzer olayların bir çırpıda “izahı” inandırıcı değildir. Tayyip Erdoğan, bütün bu sıkışmışlık içinde ve her türlü provokasyona açık ortamda, iktidarını korumak uğruna halklarımızı ve bölge halklarını felaketin içine sürükleyebilecek durumdadır. Dolayısıyla AKP Hükümeti’nin elinde tehlikeli bir silah olarak duran tezkereye karşı güçlü bir savaş karşıtı hareketin yaratılması ve örgütlenmesi en önemli güncel görevlerimizin başında geliyor. İçerde Kürtlerle süren savaşın, dışarıda ise başta Suriye olmak üzere bölge ülkeleri ile olabilecek bir savaşın halklarımıza telafisi zor bir yıkım getireceği aşikardır.
HDK olarak güçlü bir savaş karşıtı hareketin yaratılması, barış, eşit haklar, özgürlük ve bölge halkalarıyla dayanışma mücadelesi için üzerimize düşeni yapmakla yükümlü olduğumuzun bilincindeyiz.

Yerel seçimlere hazırlık ve partinin kuruluşu
Bir yıl sonra yapılacak yerel seçimlere HDK’nin kuracağı parti ile katılma kararımızı realize ediyoruz. Partimizin kuruluş dilekçesini Yargıtay’a veriyoruz. 10-11 Kasım’da gerçekleştireceğimiz Genel Kurul’da ve sonrasında partimizin tanıtılması, örgütlenmesi temel görev olarak önümüzde duruyor. Yerel seçimlere hazırlanmak için Kasım ayında yapacağımız Genel Kurulu bir tür başlama vuruşu olarak ele alıyoruz. Dolayısıyla il, ilçe meclislerimizin gerçekleştirdiği delegasyon belirlemesi-seçimi, HDK’nin kurullarının yeniden belirlenmesi, önümüzdeki zorlu sürecin aşılması ve koyduğumuz hedeflere ulaşılabilmesi bakımından bir fırsat olarak görülmelidir.


(Ek 2)
HDP Kurucular Kurulu Listesi

Partinin Adı: Halkların Demokratik Partisi (HDP)
Eş Genel Başkanları: Yavuz Önen, Fatma Gök

Genel Merkez Adresi: Adakale Sok. No: 23/3 Kızılay/Ankara

 
1.    Ahmet Telli (Şair)                                                  
2.    Ali Durmuş (Esnaf)
3.    Ali Özkan     (Serbest)
4.    Alp Altınörs (Çevirmen                                     
5.    Ayça Damgacı (Sinema oyuncusu)
6.    Aysel Güzel   (Emekli)    
7.    Ayşe Akıncı (Emekli)        
8.    Ayşin Hangül Şanverdi (Mali Müşavir)
9.    Bircan Yorulmaz (Halkla İlişkiler Uz.)
10.    Birsen Kaya Altınörs  (Serbest)
11.    Celal Ovat (Sendikacı)
12.    Cem Kirazoğlu (Dr. Akademisyen)
13.    Cihan Büyükdağ
14.    Dicle Öztürk     (Araş. Gör.)   
15.    Ender İmrek (Gazeteci-Yazar)
16.    Ercan Kanar (Avukat)       
17.    Ertuğrul Barka (Kimya Mühendisi)
18.    Eylem Pınar (İşçi)
19.    Fatma Gök (Prof. Dr.)               
20.    Ferdane Sibel Erduman   
21.    Ferhat Tunç Yoslun  (Müzisyen)   
22.    Gülfer Akkaya
23.    Günay Kubilay (Eğitimci)     
24.    Gürsel Şenşafak (iktisat)
25.    Hacı Orman  (Gazeteci)       
26.    Hasan Kıyafet (Yazar)       
27.    Hatice Altınışık (Halkla İlişkiler uzm.)
28.    Hüseyin Taka (Emekli)
29.    İlkin Erman Can (Mak. Muhendisi)
30.    İrfan Kaygısız  (Sen. Uzmanı)
31.    İsmail Bulca (Dr.)        
32.    İsmail Şiriner (Doç. Dr.)
33.    İsmet Yalçınkaya (Eğitimci)
34.    Kadir Akın  (Gazeteci-Yazar)
35.    Kamer Konca (Serbest)
36.    Karabet Paylan  (Ticaret)
37.    Katina Karanikola                    
38.    Kemal Aytaç (Avukat)        
39.    Kuvvet İhsan Lordoğlu (Prof. Dr.)
40.    Mehdi Atilla   Serbest)       
41.    Mehmet Akgül (Avukat)
42.    Mehmet Cengiz Güleç (Prof. Dr.)
43.    Mehmet Rıza Türkay (Prof. Dr.)
44.    Mehmet Saltoğlu  (Serbest)
45.    Mehmet Şamil Altan (iktisatçı)     
46.    Meral Uysal (Prof. Dr.)
47.    Metin Boran (Tiyatro Yönetmeni)
48.    Mutlu Öztürk (Eğitimci)       
49.    Müslüm Acar (Jeo. Mühendisi)    
50.    Nazife Ortakçı (İşçi)
51.    Nurhayat Farımaz (Muhtar)
52.    Oğuz Uğur Olça (Avukat)
53.    Orçun Masatçı (Tiyatro oyuncusu)
54.    Ömer Güven (Dr)
55.    Önder Çakar (Senarist)       
56.    Özgür Müftüoğlu (Yrd. Doç. Dr.)
57.    Remzi Altunpolat
58.    Sedat Yılmaz (Yönetmen)   
59.    Semra Uzunok (Eğitimci)   
60.    Serap Hasibe Akpınar
61.    Sevgi Evren (Avukat)          
62.    Sezai Temelli (Yrd. Doç Dr)     
63.    Sultan Özcan (  Emekli)
64.    Şükrü Erbaş (Şair)
65.    Tuma Çelik (Gazeteci)
66.    Vedat Yıldırım (Müzisyen)   
67.    Yavuz Önen (Mimar)          
68.    Yılmaz Demiral (Oyuncu)
69.    Yunus Remzi Zoraloğlu (Doç Dr.)
70.    Yusuf Çetin (Yönetmen, Oyuncu)
71.    Yücel Demirer (Doç Dr.)
72.    Zafer Cindoruk (Yazar)        
73.    Ziya Ulusoy (Gazeteci)
74.    Züleyha Gülüm (Avukat)