Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı'na; Kaz Dağları hakkında

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Aşağıda belirtilen sorularımın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner YILDIZ tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 03.04.2013

A.Levent TÜZEL
İstanbul Milletvekili

 Son dönemde Kazdağı bölgesinde 66 maden firması, altın gümüş  ve benzeri maden işletme ruhsatı almış durumda ve madenlerde tonlarca siyanür kullanılmaktadır. Siyanürün direk ve endirekt olarak yer altı sularına karıştığında büyük çevre felaketleri meydana geldiği bilinmektedir. Oysa, Balıkesir Çanakkale bölgesindeki  Kaz dağları çevresinde bulunan bütün yerleşim yerlerinin tamamına yakını, yer altı su kaynaklarını içme, kullanma  ve sulama suyu olarak kullanmaktadır.

Siyanürlü altın işletmeciliği, aynı zamanda insan haklarını, su kaynaklarının temizliği ve gıda güvenliği hakkını tehdit etmektedir. Oysa, Avrupa Birliği ülkelerinde siyanürlü madencilik yasaklanmıştır. Ancak, ülkemizde 1990’lı yılların başından bu yana bilim insanlarının ve halkın birlikte yürüttükleri mücadeleye, mahkeme kararlarına ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde verilen siyanürlü altın madeni işletmeciliğinin çevreye ve insan sağlığına zararlı olduğu yönündeki karara rağmen maden şirketlerinin siyanürle ve diğer kimyasallarla doğa ve insan yaşamını tahrip etmesine izin verilmektedir.
2012 yılının Eylül ayında Kaz Dağları’nda çıkan yangına; yangın alanına en yakın su alanı 6.3 kilometre iken, yangın helikopteri kullanılmasına rağmen 2 kilometrelik mesafede bulunan maden havuzundan kimyasal su ile müdahale edilmiştir. Bu uygulamanın doğal yaşama zarar vereceği eleştirileri karşısında, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu tarafından “mecbur kalındı” açıklaması yapılabilmiştir.

Yangından sonra geçtiğimiz günlerde,  Kaz Dağı Gezi Grubu bölgeye fidan dikme etkinliği düzenlemiştir. Gezi sırasında rahatsızlanan ve ağız çevresinde hızla yaralar çıkmaya başlayan bir kişi gezi programını yarıda kesip geri dönmüştür. Yine gezi grubunun içerisinde bulunan bir doktor da hemen hemen aynı rahatsızlıkları yaşamış ve bu rahatsızlıkların madendeki kimyasallardan kaynaklananmış olabileceğini açıklamıştır.  Bu doğrultuda;  

1.    Balıkesir ve Çanakkale bölgesinde yeraltı sularının içme, kullanma ve sulama suyu olarak kullanılmasına rağmen, zeytin ve ilaç yapımında kullanılan endemik bitkilerin ender yetiştiği Kaz dağlarında 16 firmaya siyanürlü altın işletmeciliği ruhsatı verilmesi, su ve gıda güvenliğini tehdit etmiyor mu?

2.    AB ülkelerinde yasak olduğu halde, AHİM tarafından çevreye ve insan sağlığına zarar verdiği kararına rağmen, siyanürlü maden işletmeciliğine neden Türkiye’de izin verilmektedir?

3.    Kaz dağlarında; çevre, bitki örtüsü ve canlı yaşamını tehdit eden olumsuzlukları önlemek için Bakanlığınız tarafından ne gibi önlemler alınmıştır?

4.    Kimyasal suların yangın söndürüldükten sonra yaratacağı etki yangından daha büyük değil midir? Yangında kullanılan kimyasal sular yanık alandaki toprağı zehirlememiş midir?

5.    Toprağa karışan zehirli su, yer altı sularını da tehdit etmiyor mu? Bu durum bölgedeki insan sağlığını olumsuz yönde etkilemez mi?

6.    Kaz Dağı Gezi grubunun üyeleri, alanın yakınındaki bakır-molibden madeninin kimyasallarından zehirlenmiş olabilirler mi? Bu rahatsızlıkların, yangın sırasında kullanılan kimyasal sularla ilgisi var mıdır?

7.    Kimyasal su kullanılan bölgeye yakın yaşam alanlarında, çevre, hayvan ve insan sağlığı üzerinde araştırmalar yapılmış mıdır? Ne tür önlemler alınmıştır?

8.     ÇED raporu kimyasal kullanımının sonuçlarına dair eksik bilgiler taşıdığı halde, maden işletmesine neden izin verilmiştir?