Mısır halkının, 25 Ocak 2011’deki Tahrir ayaklanmasından bu yana süren demokrasi talebine ve mücadelesine vurulan asker darbesi kan dökmeye başladı. Seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin ve Müslüman Kardeşler’in asker zoruyla iktidardan indirilmesine karşı protesto eylemi yapan Müslüman Kardeşler destekçisi halka açılan ateşle 42 kişinin ölmesi, Mısır’ın yeni bir baskı ve iç çatışma dönemine hızla yuvarlandığını gösteriyor.
Yakın tarihe baktığımızda, askeri güçlerin ve sermaye ile kurdukları ayrıcalıklı ilişkilerin Mısır’ın yıllardır yaşadığı sorunların başta gelen sorumlularından olduğu çok açıktır.
Dünya demokrasi güçleri açısından 25 Ocak 2011 Tahrir ayaklanması öncesi Mübarek dönemi de, bugünkü darbe dönemi de kabul edilemezdir. Gerekçeleri ne olursa olsun, seçimle gelmiş bir iktidarın ordu müdahalesi zoruyla düşürülmesi, Mısır’ın demokratik geleceğine vurulmuş ağır bir darbedir. Askeri darbe, halkın yükselen mücadelesine ve tercihine, demokrasi ve devrim mücadelesine ket vurmuştur.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Mursi ve Müslüman Kardeşler Hükümeti’nin, Tahrir Baharı’nın, kültür, inanç ve insan zenginliğini barındıran Mısır toplumunun ruhuna uygun davranmaması da büyük sorunlar yaratmıştır. Toplumun bir kesiminin hayat tarzlarına müdahale edilmesi, olağanüstü anayasal yetkilerin tek kişi elinde toplanması anlayışı, özgürlükçü ve demokratik olmayan bir anayasanın oldu bittiyle onaylatılması ve izlenen yanlış politikalar da Mısır halkının tepkilerine, milyonlarca insanın sokaklara ve meydanlara çıkmasına neden olmuştur.
Ancak Müslüman Kardeşler iktidarının, halkın eşitlik, özgürlük ve adalet talebine yanıt verememesi, milyonların sokaktaki iradesini yok sayarak, sadece sandık demokrasisine sığınması askeri bir darbenin haklı ve meşru olduğunu göstermez.
Askeri darbe rejimi ile ilişkilerin askıya alınmasını, Mısır’da bir an önce normalleşme olmasını, basın, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırılmasını, demokratik ve özgür bir seçim ortamının sağlanmasını, insan hakları ihlallerine derhal son verilmesini, talep ediyoruz.
Halkların Demokratik Kongresi olarak, Mısır halkının demokrasi, özgürlük ve adalet arayışının er ya da geç her türlü askeri vesayeti ve diktatörlük hesaplarını alt edeceğine inanıyoruz.
Demokratik, barışçı, özgürlükçü, eşitlikçi, çoğulcu ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir siyasal sistemde yaşama özlemiyle sokaklarda sesini yükselten Mısır halkı ile dayanışma içindeyiz. 27 Mayıs 1960’dan 27 Nisan muhtırasına kadar çeşitli darbeleri ve askeri cuntaları yaşamış bir ülkenin insanları, demokratları, emekçileri olarak, Mısır’ı geleceğe taşımak isteyen demokrasi yanlısı güçleri destekliyoruz.
HDK Yürütme Kurulu
8 Temmuz 2013