BARIŞ; HALKLARIN ANADİLLERİNDE SÖYLEYECEKLERİ ŞARKILARLA, STRANLARLA, TÜRKÜLERLE TAÇLANACAK VE ANLAM BULACAKTIR!
Barış, toplumların diliyle kültürüyle harman olduğu vakit anlamlıdır.
Anadili bireyin ve dolayısıyla halkların varoluşlarından gelen en temel hakkıdır. Dil; bireysel ve kültürel kimliğin oluşumunun ana unsurudur. Yani bireyler için olduğu kadar sosyolojik ilişki bakımından da bireyin kendini tanımlaması noktasında temel bir referanstır.
Bireyin dilini kullanımına dair hakları dil hakları kapsamındadır ve bu hak; ayrım yasağı, ifade hürriyeti ve özel yaşama saygı gibi genel insan hakları standartlarından doğmuştur. UNESCO, 21 Şubat tarihini “Dünya Anadili Günü” olarak kabul ederek tehlike altında olan dillere dikkat çekmiş ve bu dillerinkorunmasının ve kullanımının, insanlığın ortak sorumluluğu altında olduğunu belirtmiştir.
Türkiye’de hala; devlet tarafından anadilinde televizyon kanalları olduğu örneği ile anadilin gelişiminin sağlandığı ifade ediliyor olsa da, anadilinde şarkı söylediği için yaşamını yitiren insanların varlığı, devletin bu izahının teoriden ibaret, hatta bir yasak savma aracı olarak kullanıldığı gerçeğini bizlere hatırlatmaktadır.
Her ne kadar anayasal ve yasal pek çok değişiklik hayata geçirilmiş ise de iktidar; konjonktüre göre dil haklarını istediğinde yasaklama, istediğinde kullanıma açma pratiğini benimsemiştir. Bu pratik, halkları kutuplaştırmış, ayrımcılığı tetiklemiştir.
Oysa bir coğrafya üzerinde, 36 farklı anadilinin bulunuyor oluşu; o toprakların gücüne işaret eder! Dilin, halkları “böleceğine” olan söylem ve pratiklerden vazgeçildiği ölçüde, Anadolu ve Mezopotamya halkları güçlü bir geleceği kucaklamış olacaktır.
Anadili, kişinin varoluşundan gelen en güzel sesidir ve bu güçlü sesin bir barış çığlığı olarak her yerde yankılanacağı özgür günlerin en yakın gelecekte ellerimize doğacağı inancı ile halkların 21 Şubat Uluslararası Anadil Günü’nü kutluyoruz.