Asgari ücret insanca yaşanacak miktarda olmalı ve toplu sözleşmelerle belirlenmelidir.


2015 yılına yönelik yeni bir asgari ücret belirlenmesi dönemindeyiz. Hükümetin açıkladığı Orta Vadeli Ekonomik Plana göre Ocak ayında yüzde 3 ve Temmuz ayında yüzde 3’lük bir artış öngörülüyor. Dolayısıyla sonucu aşağı yukarı baştan belli bir süreç yaşanacak.
TUİK’e göre 17 milyonu aşkın ücretli ve yevmiyeli işçi söz konusu ve bunun 5 milyona yakını asgari ücretle çalışıyor. Ancak, asgari ücret yalnızca asgari ücretle çalışan işçiler ve ailelerinin çok ötesinde sonuçlar doğurmaktadır. Özürlü bireylere ve engellilere evde bakım ücreti, part time çalışanların sağlık hizmetlerinden yararlanması için belirlenen gelirin tespiti gibi pek çok sosyal destek mekanizması asgari ücret miktarına bağlı olarak belirleniyor.

Asgari Ücret Yönetmeliği’nde, asgari ücret, "işçilere normal bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret" olarak tanımlanır. Ama belirlenen asgari ücret miktarına ve belirlenmesi sürecinde yapılan tartışmalara baktığımızda, yıllardır hiç de bu tanıma uygun bir belirleme yapılmadığını görüyoruz.

131 Sayılı ILO sözleşmesi, asgari ücreti belirlenirken "işçinin ve ailesinin gereksinimlerinin karşılanması" ilkesinden hareket edilmesi gerektiğini belirtir. Ülkemizde resmi verilere göre, bir işçi hanesi 4 kişiden oluşmaktadır. Her yıl asgari ücret belirleme döneminde işçinin hane içindeki tüm bireylerinin ihtiyaçları esas alınmadığı gibi tek bir birey olarak işçinin ihtiyaçlarının tamamı da göz önünde bulundurulmamakta esas olarak asgari gıda ihtiyacı dikkate alınmaktadır. Açığa çıkan sonuç açlık sınırının da altında kalan bir asgari ücret miktardır.

Ak Saray’a milyonlarca lira harcamaktan kaçınmayan, yaptığı harcamayı bile halktan saklayan, sarayın içini en lüks biçimde düzenleyen hükümet sıra işçilere gelince sefalet ücreti dayatıyor. Kendilerine gelince sefahat, sıra işçilere, emekçilere gelince açlık, yoksulluk sınırında yaşama ve çalışma koşulları dayatılmaktadır. Bu durum hükümetin kimin hükümeti olduğunun da bir göstergesidir.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun ağırlıklı olarak devlet ve sermaye örgütlerinden oluşan yapısı ve karar alma mekanizması düşünüldüğünde, “tanımına uygun bir asgari ücret” tutarının belirlenmesine olanak olmadığı anlaşılacaktır. Ancak, insanca ve gerçek anlamda asgari düzeyde yaşayacak bir ücretin belirlenmesi için asgari ücreti belirleyen komisyonun bileşiminin ve asgari ücret belirleme kriterlerinin değiştirilmesi yeterli olmayacaktır.

Bu nedenle, Halkların Demokratik Kongresi olarak, “asgari ücret tespiti toplu sözleşme mekanizmaları ile belirlenmelidir” diyoruz. Asgari ücret, konfederasyonlarla devlet kurumları/kamu işveren sendikaları ile yapılacak toplu sözleşmeler ile belirlenmeli ve beraberinde grev hakkını da içermelidir.

Sermaye ve devlet ağırlıklı, işçilerin sözde ve etkisiz temsilinin olduğu bir mekanizmadan olumlu bir sonuç çıkması olanaklı değildir. Sendikaların grev hakkını da kapsayan yeni bir mekanizma gerçekleşmeden, asgari ücret asgari sefalet ücreti olmaktan ileri gitmeyecektir.

Halkların Demokratik Kongresi, asgari ücretin toplu sözleşme mekanizmaları ile belirlenmesi ve insanca yaşayacak düzeye getirilmesi mücadelesi vermeye devam edecektir.

HDK Yürütme Kurulu
5 Aralık 2014