Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı'na; 1 Eylül'de öldürülen Nazliye Sincar hakkında

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NA
 
Aşağıdaki sorularımın Sayın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma ŞAHİN tarafından Anayasa’nın 98. ve İçtüzüğün 99. maddesi gereğince yazılı olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.23.09.2013           
 
 
Sebahat TUNCEL
İstanbul Milletvekili

 
 
Türkiye’de kadına yönelik şiddetin, öldürülen kadınların basına yansıyan ve kadın örgütlerinin ilgilendiği vakalara ait istatistikler üzerinden bile büyük bir sorun olarak durduğunu göstermektedir. Sadece Ağustos ayında 26 kadın cinayeti işlenmiştir. Kadın cinayetleri artık erkek egemen sistemin sistematik olarak uyguladığı bir katliama dönüşmüştür. Bu nedenle kadına yönelik şiddetle mücadelenin politik bir mücadele olduğu dolayısıyla esas olarak erkek egemen sistemin kendi egemenliğini yeniden üretmesine yönelik kapsamlı yaklaşımlar sergilendiğinde çözüme ulaşılabileceği görülmelidir. Bu durum yasaların çıkarılması ya da koruma kararlarının olmasına rağmen kadınların halen cinayete kurban olması sonucunda da görülmektedir. Devlet çoğu zaman katilleri korumaktadır. Polisin korumaması yüzünden öldürülen kadınlardan biri de 2013 yılı Ağustos ayında Beyoğlu Polis Merkezi’ne 150 metre uzaklıkta 27 yerinden sokak ortasında bıçaklanan Beyaz Dal’dır.

1 Eylül Dünya Barış Günü'nde ise yine gündüz saatlerinde, sokak ortasında Nazliye Sincar 10 yıl önce boşandığı eşi Zeydan Harman tarafından silahlı saldırıya uğrayarak, öldürülmüştür. Daha önce eski eşi tarafından defalarca tehdit edilen kadının defalarca polise ve savcılığa başvurduğu belirtilmektedir. Ancak buna rağmen sabah saatlerinde sokak ortasında Nazliye Sincar katledilmiştir. Annelerinin öldürülmesinden hemen sonra çocukları can güvenlikleri tehlike altında olduğu için babaları hakkında suç duyurusunda bulunmuşlardır. Bu başvuru sonrasında koruma talebi çıksa da kendilerine eğer babaları tarafından tehdit edici bir durum olursa polisten yardım isteyebilecekleri söylenmiştir. Çocukları bu durumun yeni bir katliama zemin tutmak olarak gördükleri için her türlü hukuksal mücadelelerini vermektedirler. Ancak özellikle soruşturmanın cinayetten hemen sonra değil de 3 gün sonra başlatılması kaygılarını daha da artırmıştır. Cinayet günü görgü tanıkları olmasına rağmen, babanın kaçtığını gösteren kamera kayıtları olmasına rağmen tutuklanmaması ve halen serbest olması kaygılarını artırmaktadır. Bu konuda hem BDP Kadın Meclisi hem de kadın örgütleri kaygılarını dile getirerek devlete bir an önce bu kişinin tutuklanması için çağrıda bulunmuşlardır. Bu çağrıya kulak asılmadığı sürece pek çok kadın devlet destekli katledilmeye devam edilecektir.


1.    Çocukların babaları tarafından tehdit edilmesine rağmen neden bir koruma tesis edilmemiştir ve açıkça deliller olması ve sonrasında tehlike arz etmesine rağmen baba tutuklanmamaktadır?

2.    Failin yakalanması ne gibi girişimlerde bulunulmuştur? Yakalanamamasının nedeni nedir?

3.    Daha önce öldürülen kadının karakol ve adliyeye başvuruları olmasına rağmen neden korunamamıştır ve öldürülmesine göz yumulmuştur?

4.    Zanlıya yönelik soruşturmanın 3 gün sonra başlatılmasının nedeni nedir? Bu konudaki ihmale yönelik Bakanlık olarak bir araştırmanız ve müdahaleniz oldu mu?