Açlık Grevlerini Sonlandırmak İçin Hızla Adım Atılmalıdır.

NE ÇATIŞMA NE TECRİT, NE ÖLÜM,
ÇÖZÜM YOLU DİYALOG VE ÖZGÜRLÜK

12 Eylül 2012 tarihinde cezaevlerinin bazılarında Kürt siyasi tutuklular tarafından başlatılan açlık grevi, 15 Ekim’den bu yana tüm cezaevlerini sarmış bulunuyor. Kürt siyasi tutsaklarla dayanışma açlık grevleri de sürüyor. Ancak açlık grevlerini durdurmak için çözüm arayışında olması gereken hükümetin sergilediği sorumsuz tutumun sonucu olarak, açlık grevleri her gün daha da yaygınlaşıyor. 12 Eylül askeri darbe koşullarını eleştirmeyi ve bunun üzerinden politika yapmayı sürdüren AKP Hükümeti, dönemin hükümetlerinden farksız uygulamalara imza atmaktadır.

Cezaevlerindeki açlık grevleri giderek yayılıyor
35. günü giren açlık grevleri karşısında süren sessizlik endişeleri arttırıyor. Cezaevlerinden gelen bilgiler, ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya olan onlarca tutuklunun ve hükümlünün varlığına işaret ediyor. Başta tutuklu ve hükümlü aileleri olmak üzere, tüm kesimler cezaevlerinde başlayacak toplu ölüm endişesi içindedir. Açlık grevlerinin bitirilmesi için tutuklu ve hükümlülerin taleplerini karşılayacak girişimler derhal başlatılmaz ise, bunun cezaevlerini de aşan vahim gelişmelere neden olacağını tahmin etmek hiç de zor değil.

Gerekli önlemler alınmaz, tutuklarla diyalog yolu bulunmaz, 35 günden bu yana açlık grevini sürdürenlerin insani ve demokratik talepleri karşılanmaz ise tek tek ya da toplu ölümler kaçınılmaz olacaktır. 450 güne yakın bir süreden bu yana avukatları ve yakınları ile görüştürülmeyen, ağırlaştırılmış tecrit koşullarına mahkûm edilen Öcalan’ın yaşam koşulları açlık grevinin temel nedenlerinden biridir.

Açlık grevi başlatan Kürt siyasi tutukluları diyalog ve çözüm istemektedir. Kürt tutuklu ve hükümlüler, başta anadilinde savunma hakkı olmak üzere, cezaevlerindeki kötü koşulların son bulması, Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit koşullarının ortadan kaldırılması ve Kürt sorununda eşit haklara dayalı, barışçı ve demokratik çözüm için adım atılmasını istemektedirler.

35 günden bu yana onlarca cezaevinde süren açlık grevlerini durdurmak için adım atmayan yetkililer, adeta ölümlere zemin hazırlamaktadırlar. Açlık grevlerinin 40. gününden sonra telafisi mümkün olmayan sağlık sorunlarına yol açtığı biliniyor. Bilinmelidir ki, cezaevlerinde başlayan “sessiz ölüm”lerin yankısı Türkiye’yi sarsmakla kalmayacak, tüm dünyanın dikkatlerini AKP Hükümeti’nin ağzını açanı tıkadığı cezaevlerine ve “ileri demokrasi”ye yöneltecektir. Bugün ölüme adım adım yaklaşan bu gidişe dur demek için harekete geçmeyenler, tutuklu ve hükümlülerin ölümünden sorumlu olacaklardır.

Açlık grevlerine seyirci kalmak, ölümlere, çatışmalara ve savaşa seyirci kalmaktır. Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt sorunun demokratik çözümünden yana olan herkesi bu sorun karşısında hızla adım atmaya çağırıyoruz.

HDK olarak, açlık grevindeki tutuklu ve hükümlülerle diyaloga girilmesi ve çözüm yolunun açılması için alanlara çıkacağız.
Herkesi “Ne Çatışma Ne Tecrit, Ne Ölüm Çözüm Yolu Diyalog ve Özgürlük” çağrısına güç katmaya çağırıyoruz.

HDK Yürütme Kurulu