Tam zamanında ve hedefini bulan bu raporu memnuniyetle karşılıyoruz. Rapor, Avrupa Konseyinin bağlayıcı temel metinlerine dayanıyor,14 ülkedeki basın özgürlüğü ihlallerine ilişkin olarak doğruluğundan kuşku duyulmayacak veriler sunuyor. Böylece ihlalcilere hiçbir kaçış yolu bırakmıyor.
Raporda eleştirilen yöneticilerden hiçbiri araştırmacı gazetecilere, onların katillerine gösterdikleri hoşgörünün kırıntısını olsun göstermiş değillerdi. Rapor, onları utandırsın ve basın özgürlüğü mücadelesi yürütenleri medya özgürlüğünün genişlemesi için yürüttükleri -sınır tanımayan- kampanyalarına daha güçlü dayanaklar sunsun.
Aslında, raporda adı geçen 14 ülkenin yetkililerinin ortak bir özelliği var: Soğuk savaş döneminin tek parti diktatörlüklerine karşı “Avrupa değerleri”ni iki yüzlüce göklere çıkartsalar da o dönemde hangi kampta yer almış olursa olsunlar tek parti dönemi diktatörlüklerinin devlet-toplum ilişkileri kalıbını bugün de aynı şekilde sürdürüyor olmaları.
Onlar için bir tek “Avrupa değeri” var – 21.yüzyıl koşullarında artık başlı başına bir “Avrupa değeri” sayılamayacak- “serbest piyasa kapitalizmi”nin sınırsız hükümranlığı ile hakim sınıfların servet ve iktidarını korumak için sınırsız zor kullanımı. Onların Avrupa’sında bu kıtanın en değerli insanlarının uğruna hayatlarını feda ettikleri has Avrupai değerler olan, insan haklarına, aydınlanmaya, eleştirel düşünceye, işçi haklarına, ırkçılık karşıtlığına, anti-faşizme, feminizme, ve sosyalizme yer yok.
Raporun neredeyse üçte biri, dünyanın en geniş mahpus gazeteci nüfusunu barındıran Türkiye’nin, işlediği basın özgürlüğü ihlallerini kapsıyor. İktidar partisi milletvekillerinin basın özgürlüğü ihlallerinin kurbanlarını, asılsız suçlamalarla hapsedilen gazetecileri -burada dahi- “cani” ve/veya “terörist” diye suçlamaktan kendini alamayışlarını esefle karşılıyorum. İşte yeni denilen 11 Eylül sonrası çağının vardığı yer burası: Sıra muhalifleri ve politik rakipleri yaftalamaya gelince “komünist”in yerini “terörist” alıyor, hepsi bu kadar. Türk yargısı daha dün, biri 21 yaşında 5 gazeteciyi “terörizm” suçundan tutukladı. “Silahı olmayan terörist”, işte Türkiye’nin 21. Yüzyıl Avrupa medya hukukuna katkısı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin raporda bahsi geçen ülkelere karşı kendi yurttaşlarınca yapılmış başvuruları kapsayan 2012 bilançosuna bir göz atacak olursak, hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde ilk on ülkenin, karar tasarısında eleştirilen ülkelerin tıpkısı olduğunu göreceğiz. Altın madalya Rusya’ya gidiyor, Türkiye gümüşü alıyor, İtalya bronzu, Ukrayna, Sırbistan, Romanya, Bulgaristan, Moldova, Polonya ardından diğer 37 ülke diziliyor. Baylar, gazetecileri boş yere suçlamayın, halklarınız sizi tam da kendiniz için ayırttığınız yerlere yerleştiriyor.
Meclisin basın özgürlüğü ihlallerine hiçbir hoşgörü göstermeyeceğini ve karar tasarısını oy birliğiyle kabul edeceğini ümit ediyoruz.