Kürt Sorununun Demokratik Çözümü İçin Müzakereler Başlatılmalı, Abdullah Öcalan Üzerindeki Tecrit Son Bulmalı, Özgürlüklerin Önündeki Engeller Kaldırılmalıdır.

Abdullah Öcalan 15 Şubat 1999 tarihinden bu yana, 13 yıldır İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarında tutuluyor. Kürt halkının siyasi temsilcileri olarak kabul ettiği Öcalan,  ulusal ve uluslararası hukuk kuralları, altına imza atılan sözleşmeler yok sayılarak insan hakları ile bağdaşmayan tecrit koşullarında tutuluyor, avukatlarıyla bile görüştürülmüyor. Kürt sorununun kördüğüm haline getirildiği bu koşullarda Öcalan’a yönelik her yeni baskı ve hukuksuz uygulama, ülkede gerilimi daha da artırırken, Kürt halkının ve demokratikleşmeden yana güçlerin haklı tepkilerine neden oluyor.

Bir Yandan Öcalan İle Protokol Yapılırken, Bir Yandan Gerilim ve Savaş Politikası Uygulanıyor
AKP Hükümeti’nin 2006 yılından bu yana Öcalan ile Kürt halkının temsilcisi olarak görüşmelerde bulunuyor. Kürt sorununun çözümünde muhatap olarak kabul edileni Öcalan ile Kandil arasında, devletin de dahil olduğu protokoller düzenlediği bu gün artık açığa çıkmış bulunuyor. Halktan gizlenen ancak basına ‘sızdırılan’ “Oslo Görüşmeleri” Polis ve MİT üzerinden, güç ve iktidar savaşının enstrümanı olarak kullanılıyor.

“KCK Operasyonu” adı altında sürdürülen gözaltı ve tutuklama furyası içinde Öcalan’ın onlarca avukatı tutuklanıyor. Kürt sorununda baskı ve şiddet artarak devam ediyor. 30 yıldan bu yana süren ve halklarımıza acı, kan ve gözyaşından başka bir şey sunmayan yöntemlerde ısrar ediliyor. Öcalan’a yönelik tecrit uygulamasının, Kürt halkının seçilmiş temsilcilerine,  parti yöneticilerine, sendikacı, aydın ve akademisyenlere yönelik gözaltı ve tutuklamaların hızını artırarak devam etmesi gerilimi körüklemektedir. Bunun son örneği olarak da çoğunluğu kadın sendikacılara dönük gözaltı operasyonunu görüyoruz. Bu yaklaşım Kürt sorununun barışçı ve demokratik çözümünü çıkmaza sürüklemekten başka bir işlev görmemektedir.

Baskı ve şiddetin, yükselen halk tepkisini bastırmakta meşru sayıldığı bir dönemde bulunuyoruz. Hükümet, Kürt sorununun şiddetle değil müzakereyle çözülmesinden söz eden herkesi hedef haline getiriyor. Sınır içi ve sınır ötesinde süren operasyonlar ölümleri artırıyor. 28 Aralıkta Uludere’de 34 Kürt yurttaşımızın savaş uçaklarıyla katledilmesinin sorumluları hala açığa çıkarılmıyor.

Kürt Sorununun Adı Konulmalı, Gerçek Kabul Edilmeli, Öcalan’ı Tecride Son Verilmelidir!
Kürt sorunu Türkiye’nin demokratikleşmesi sorunudur. Cezaevlerini boşaltmak yerine yeni tutuklamalarla bir yere varılmaz. Türkiye demokratikleşmeli, Kürt halkının eşit haklara sahip olması sağlanmalı, halklarımızın barış içinde ve kardeşçe yaşamasını önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Kürt halkının dil ve kimlik hakları başta olmak üzere haklı talepleri Anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır.
Başta BDP olmak üzere, Kürt halkının, temsilcileri olarak işaret ettiği şahsiyetler diyalog ve müzakere için muhatap alınmalı ve kesilen görüşmeler yeniden başlatılmalıdır.
Daha önce yapılan tüm protokoller halka açıklanmalı çözüm için ilk adım olarak verilen sözler tutulmalıdır.

Artık Yeter! Şiddet ve savaş son bulsun, barış ve diyalogun önü açılsın.
Halkların Demokratik Kongresi olarak, 21. yüzyılda kan ve gözyaşının dindiği, eşitliğin, özgürlüğün ve kardeşliğin egemen olduğu bir ülkede yaşamak istiyoruz.

HDK Yürütme Kurulu