Devlet, "Din dayatma! Dil dayatma! Cinsiyet ayrımcılığı dayatma!"

Halklara çağrımızdır,

AKP Hükümeti de tıpkı kendinden öncekiler gibi devlet geleneğini devam ettirerek halkları, inançları, cinsiyetleri ve cinsel yönelimleri tek dilin, inancın, dinin ve cinsiyetin egemenliğini dayatan, piyasanın acımasız rekâbet kuralları karşısında sözde parasız özde niteliksiz bir eğitimi kabule zorlamaktadır. Hükümet kendi siyasal, toplumsal ve iktisadi politikalarını ve önceliklerini elinde bulundurduğu sayısal çoğunluğa yaslanarak eğitimi "kendinden olmayan"lara yönelik bir baskı aracına dönüştürmektedir. Kurgulanan bu eğitim sistemi içerisinde farklı kimlik ve inanç gruplarının, inançsızların, cinsiyetlerin ve cinsel yönelimlerin talepleri yok sayılmakta ya da görmezden gelinmektedir.

Türkiye'nin dört bir yanından gelen haberler durumun her geçen gün kötüleşmekte olduğunun apaçık göstergesidir. Eğitim, hemen her gün din ve ahlakla örülü geleneksel toplum normlarını inşa etme amacıyla hazırlanmış ve hayata geçirilmiş içerikler, müfredatlar, düzenlemelerle kuşatılmıştır. Devletin din, kadın, cinsiyet, LGBTİ politikaları ile eğitim politikaları birbiriyle örtüşen uygulamalara sahne olmaktadır. Devlet, okullarda "makbul kadın" ve "makbul erkek"lerini yetiştirmenin derdindedir. Bilimden, sanattan, felsefeden, edebiyattan, matematikten... evrensel ilke ve değerlerden, dünyadan, hakikatlerden fersah fersah uzaklaşmıştır. Çünkü ancak bu şekilde kendilerine biat eden, sorgulamayan, eleştirel düşünmeyen, analitik bakamayan, hayal kuramayan "mürit"ler yetiştirilebilir.

Bu uygulamalara karşı çıkan, eleştiri ve taleplerini dile getiren öğretmen ve öğrenciler "makul şüpheli" olarak fişlenmekte, baskı altına alınarak susturulmakta; sınır tanımayan hoyratlık ve pervasızlıkla anti demokratik yaptırımlar uygulanmaktadır.

Bütün bu olup bitenler karşısında parasız, nitelikli, cinsiyet özgürlükçü, çoğulcu, bilimsel, anadilinde, ve özgürlükçü laiklik yaklaşımıyla örülü bir eğitim isteyen toplum kesimlerinin eğitime dair kaygıları giderek artmaktadır.

Anadilinde eğitime gösterilen tahammülsüzlük, din derslerinin ve dini değerler eğitiminin Hanefi İslam inancının öğretisi temelinde okulöncesi eğitim kurumlarına kadar indirilmesi, okullara mescit açılması, karma eğitiminin resmen kaldırılmamış olsa da fiilen kaldırılmış örneklere rastlanması, kılık kıyafet uygulamalarıyla kadın bedeninin erkek devlet eliyle yeniden inşa edilmesi; okullarda hükümet yandaşlarının kadrolaşması, parasız dağıtmakla övünülen ders kitaplarının akademik, pedagojik açıdan niteliksizliği; bitmeyen sınav dayatmaları, mahallelerde okulların imam hatip okulu haline getirilmesi, özel okullara teşvik amacı adı altında “özel okullardan eğitim hizmeti satın alma”nın önünün iyiden iyiye açılması... bütün bu yaşananlar otoriter muhafazakârlığa dayalı yaşam tarzını, toplum yapısını dayatmaktadır ve kabul edilemez.

Dışlayıcı, engel ve yasaklarla örülü böylesi bir eğitim sistemiyle çocuklarımızın hayalleri, masalları, gelecekleri ve en önemlisi özgürlükleri gasp edilmektedir. Mücadele etmekten başka bir yol yoktur. Bu yol adalet, eşitlik, hak ve özgürlük arayışımızın, saldırıları geriletmenin yürüyüş zemini olacaktır. Bu amaçla, Alevi kurumlarının çağrısıyla 8 Şubat’ta gerçekleşecek ”Laik Eğitim, Demokratik Yaşam” mitingini ve 13 Şubat’taki boykot eylemlerini; devlete "Din dayatma! Dil dayatma! Cinsiyet ayrımcılığı dayatma!" diyerek destekliyor; “Yeni Yaşam”ın yeni okullarını -"Halkların Demokratik Okulları"- cinsiyet özgürlükçü, anadilinde çok dilli, ekolojik ve nitelikli kamusal, özgürlükçü laiklik yaklaşımlarıyla halklarımızla beraber inşa etmeye çağırıyoruz.

HDK Yürütme Kurulu

3 Şubat 2015