Barışın Okulu İçin! Halkların Okulu İçin! Eşit ve Özgür Bir Okul İçin! Sokağa Çıkalım! Red Edelim! Direnelim! Hayır Diyelim!

Söz konusu çocuklarımız ise, gerisi teferruattır. Bu “özdeyiş”, başka hiçbir durumda, çocuklar için olduğu kadar haklı olmaz. Çocukları iktidar kavgasının konusu haline getirmek, en hafifinden erdemsiz bir tavırdır. Bu yüzden de, sorumluluk duygusuna sahip iktidarlar ve iktidar adayları, çocuklarımızın geleceğini doğrudan ilgilendiren meselelerde, olabildiğince geniş bir diyalog ortamı, bir toplumsal mutabakat sağlamaya özen gösterir; pedagoji biliminin verilerine yaslanan uzun vadeli planlar uyarınca davranırlar.
 
Oysa, aylardır gözlerimizin önünde yaşanmakta olan  4 4 4 yasası eksenli “çocuklarımız için nasıl bir okul?” tartışması, bu ilke açısından ibretlik bir örnek oluşturdu. Rövanş hırsıyla izanını yitirmiş AKP iktidarı, I. Cumhuriyet’in iler tutar yanı kalmamış Okul’unun yerine, kendi Okul’unu kurma vaktinin geldiğine hükmederek, züccaciye dükkanına yalınkılıç girdi. Eski okulun yerine, onun hemen tüm defolarını devralıp üstüne yenilerini katacak bir “üst” modeli, Tayyiban okulunu geçirme ihtirası, eğitim dünyasında şimdiden ciddi bir enkaz yarattı; daha da yaratacağı apaçık.
 
Okul, eskiden de, bir etnik asimilasyon odağıydı: yine öyle.
bir dinsel asimilasyon ve ötekileştirme odağıydı: yine öyle.
Erkek-egemen zihniyetin kalesiydi: yine öyle.
Okul, emekçiye, yoksula kördü: ayaklar baş olmaz’ı, itaati belletiyordu: yine öyle.
Okul, öğretmiyor, beyin yıkıyordu: yine öyle.
Okul, bebeklerden katilerl yaratılmasına yol açıyordu: yine öyle.
Halk çocuklarına, kadınlara, lgbtt’lere, inançların ve halkların renklerine ait değildi: yine öyle.
 
AKP-Okul'unun, bunların üstüne tuz biber eken ve en az bunlar kadar vahim katkılar olarak önümüze serdiklerinden bir demeti de hatırlayalım; seçmeli dil dersi havucu ile Kürt halkının anadilinde eğitim hakkını 80 dakikalık bir derse tıkıştıran, zorunlu din derslerini seçmeli kılmak bir yana çeşitli kılıflar altında çoğaltarak Alevilerin ve diğer inançların yarasına tuz basan iktidar, okul denen bu torna tezgahını 66 aylık çocuklarımıza dek indirirken, Leviathan'ın gözü kara saldırısından yılıp çocuğunu kurtarmak için rapor almaya yönelenlere, hakaret etti; bu arada, çırak çocukların ve çocuk gelinlerin sayısını artıracak kapıları da zorlamayı ihmal etmedi. Kendi çocuğunu torununu kolejde okutanlar, halk çocuklarına "kindar dindarlığın" öğretildiği okulları tavsiye etmekten yüksünmedi.
 
Bu pervasızlık karşısında, Türkiye Halklarına Çağrımızdır:

Haksızlığa direnmek, hem hak hem görevdir! Gelin, okulları eşit özgür ve kardeşce bir yaşamın nüvesi haline getirelim; gökkuşağını sınıflara taşıyalım.

Gelin, ülkeyi dil yarasıyla büyüyen çocuklar ülkesi olmaktan kurtaralım. Gelin, komşumuzun kardeşimizin dilini öğrenelim.

Gelin, Kürt halkının ve talep eden tüm halkların anadilinde bilim yapma, anadilini ve kültürünü geliştirme hakkını, bu adalet ve eşitlik talebini, hep birlikte haykıralım. Gelin, bu ülkeyi, inancını saklamak zorunda kalan çocuklar utancından kurtaralım. Gelin: Okulları, hepimizin kılalım!

HDK Genel Meclisi
9 Eylül 2012 Diyarbakır