12 Eylül’ü Unutmadık, Unutmayacağız...

12 Eylül darbesinden bu yana 32 yıl geçti. Yarattığı vahşet ve yıkımın sonuçları hala hükmünü koruyor, oluşturduğu kurumlar hala varlığını sürdürüyor.

Asla unutmayacağımız ve her zaman hatırlayıp, hatırlatacağımız 12 Eylül askeri darbesinin gaddarlıklarının sadece on binlerce gözaltı, işkence, tutuklama, sürgün, idam olmadığını biliyoruz. 12 Eylül’ün hala bütün kurumları, anayasası, hukuku ve uygulamaları ile devam ettiğini; ABD’nin “bizim çocuklar” dediği generallerin, neo liberal ekonomi politikalarının daha rahat uygulanabilmesi için sermayenin lehine olabilecek bir siyasi gericiliği darbe vasıtasıyla tesis ettiklerini de biliyoruz.

Bildiğimiz bir şey daha var: Soldan yana ne varsa tank paletlerinin altında ezildi, devrimciler kuytularda kurşuna dizildi ve cezaevlerinde zulüm çekti. Kürtler Diyarbakır cezaevinde insanlık dışı uygulamalara maruz kaldı. İşçiler, emekçiler her türlü hakları elinden alınmış, sendikasızlaştırılmış sömürüldü. Kadınlar, gençler, öğrenciler, Aleviler, farklı etnik kimlikte olanlar ve bir bütün olarak toplum kışla disiplini altına alındı. Farklı cinsel tercihi olanların saçları sıfır numaraya vurulup İstanbul il sınırları dışına zorla çıkartıldı.

AKP 12 Eylül kurumlarına, yargılamalarına ve yasalarına sahip çıkıyor...
Ama aynı zamanda şimdi iktidarda olan AKP ve onun ortaklarının sırtları sıvazlandı, önlerindeki kapılar sonuna kadar aralandı. Bu yüzden 12 Eylül’den hesap soracağı ve onunla hesaplaşacağı iddiası AKP için tam anlamıyla boş laftır. Kendisinin büyüdüğü ve geliştiği siyasal ve ekonomik zemini yaratan ve olgunlaştıran bir süreçten AKP’nin gerçek anlamda hesap sorması mümkün olamaz. AKP iktidarı birçok konuda olduğu gibi bu konuda da gözbağcılık yapıyor, el çabukluğu ile “12 Eylül’le hesaplaşıyoruz” havası yaratıyor. Başlatılan yargılamada 12 Eylül faşist cuntasının yaşayan iki üyesinin bile mahkemeye bir türlü çıkarılmadığı ortada. Üstelik yaşayan sorumlular sadece askeri konsey üyeleri ile sınırlı da değil.

Bugün AKP, 12 Eylül Anayasası ve kanunlarından, kurumlarından faydalanarak kendi iktidarını sürdürüyor. İçerde Kürt halkına karşı yürüttüğü, dışarıda Suriye’ye karşı planladığı savaş; kitlesel tutuklamalar ve davalar, emekçileri nefessiz bırakan sömürü ve baskı politikaları, en küçük bir demokratik muhalefete karşı yöneltilen sokak saldırıları bu gerçeğin kanıtlarıdır.

AKP’nin “yeni anayasa çalışması” da, Kürt sorununda ileri sürdüğü “açılım” politikalarının akıbetinden farklı olmayacak. Önceleri itiraz edip, ama zamanla başta YÖK olmak üzere 12 Eylül’ün bütün kurumlarını ele geçiren AKP’nin, eğitimde uygulamaya çalıştığı 4 4 4 sisteminin bir zorbalık, çocuklara ve ailelerine bir dayatma olduğunu ve 12 Eylül’ün bu alandaki uygulamalarından çok farkı bulunmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. O nedenle bugün 12 Eylül’e karşı olmak, AKP iktidarına da karşı olmak demektir.

Biz Halkların Demokratik Kongresi olarak, 12 Eylül darbe Anayasası’nın bütün kurumları ve hukuku ile ortadan kaldırılması, darbeden ve darbe koşullarından mağdur olanların zararlarının tazmin edilmesi için mücadele ediyoruz. Sadece iki cunta üyesinin değil, darbeye karar veren tüm komuta kademesinin ve dönemin tüm sorumlularının derhal insanlık suçu kapsamında yargılanmalarını talep ediyoruz.

Ankara’da sürmekte olan ve 14 Eylül’de bir duruşması daha yapılacak davayı yakından izliyoruz ve 12 Eylül’le hesaplaşma adına yaşanmış gerçeklerin üstünün örtülmesine göz yummayacağımızı bir kez daha söylemek, taleplerimizi dile getirmek için o gün mahkeme önünde olacağımızı ilan ediyoruz.


HDK Yürütme Kurulu
12 Eylül 2012