Suriye'de yaşananlar, Türkiye'ye yansıması ve Rojava Halk Devrimi

23.02.2013
HDK olarak ,Taksim Hill Otel'de "Suriye'de yaşananlar, Türkiye'ye yansımaları ve Rojava halk devrimi" paneli düzenledik.
Moderatörlüğünü HDK Yürütme Kurulu üyemiz Kadir Akın'ın yaptığı panele, HDK İstanbul Milletvekilimiz Sebahat Tuncel, Akademisyen Erhan Keleşoğlu, HDK Genel Meclis üyemiz Avukat Züleyha Gülüm ve Gazeteci-yazar Hüsnü Mahalli katıldı. İlk oturumda "Suriye'de yaşananlar, Türkiye'ye yansımaları" tartışıldı. Suriye'de yaşanan savaşı anlatan sinevizyon gösterimiyle başlayan panelde ilk olarak söz alan Erhan Keleşoğlu, 2000 yılından bu yana Ortadoğu'da nüfus boşluğu yaşandığını söyleyerek, bu boşluğu, küresel hegemonya gücü olan başta ABD gibi ülkelerin doldurmaya çalıştığına dikkat çekti.

AKP hükümetinin Arap Baharı öncesinde Ortadoğu'da kendi hegemonyasını kurmak için elinden geleni yaptığını dile getiren Keleşoğlu, bunu da önce Türkiye'nin sınır komşusu olan ülkelerle arasını iyi tutarak yapmaya çalıştığını söyledi. Arap Baharı'ında sonra AKP hükümetin bocalanma yaşadığına dikkat çeken Keleşoğlu, "Türkiye ticaret mantığıyla yaklaştığı için Arap Baharı'nda hemen çıkış kapısı aradı. Bu nedenle de statükodan yana net tavır takındı" dedi. Türkiye'nin Kürt sorununa güvenlik sorunu gibi baktığını belirten Keleşoğlu, Kürtlerin dört parçada örgütlenerek birlik kazanacağını, bu kazanımın Türkiye için tehlike oluşturacağından karşı durduğunu kaydetti. Keleşoğlu, Ortadoğu'yu değerlendirirken olayların Türkiye'den bağımsız ve empati kurmadan ele alınmaması gerektiğini söyleyerek, Suriye'de yaşananların da Türkiye'den bağımsız ele alınamayacağına dikkat çekti. AKP hükümetinin Suriye'ye müdahale etmesinin bir nedeninin de Kürt ve Arap halkının arasındaki ilişkiyi siyasallaştırmak olduğunu söyleyen Keleşoğlu, Türkiye'ye ve diğer hegemonya güçlere de bu cesareti Esed ve despot güçlerinin verdiğini belirtti. Hüsnü Mahalli ise, şu an Arap Baharı ve Suriye sorununun tartışılıyor olması ve bu sorunların yaşanıyor olmasının doğalında gelişen gelişmeler olmadığını söyleyerek, Ortadoğu'da yaşananların hiç birinin tesadüf olmadığına dikkat çekti. Mahalli, 2005 yılında Amerika'nın önce Mısır'a sonra Irak, Afganistan ve son olarak Ankara'ya, Francis J. Ricciardone adındaki büyük elçisini görevlendirmesinin, Ortadoğu'ya müdahale etmek isteyen hegemonya güçlerinin her şeyi tasarlayarak yaptığının göstergesi olduğunu söyledi. Ortadoğu'da ılımlı İslam değil uyumlu İslam politikası yürütüldüğünü belirten Mahalli, başta Türkiye ve diğer Ortadoğu ülkelerinin de bu güçle hep uyum içinde olduğunu aktardı. Emperyalist sistemin Irak'ta büyük bir zafer kazandığını söyleyen Mahalli, şimdi de sıranın Suriye'ye geldiğini söyleyerek şöyle devam etti: "Suriye'de Özgür Suriye Ordusu diye bir oluşum yoktur. Orada faşist, ilkel, katil insanlardan oluşan silahlı gruplar var. Türkiye'den giriyorlar. Neden Türkiye üzerinden Suriye'nin doğusuna, Kürdistan denilen bölgeye saldırıyorlar? AKP'nin bölgeyi İslamlaştırmak gibi bir projesi var. Bu proje Suriye Kürdistanı'nı İslamlaştırmadan olmaz. Onun bütün derdi, Suriye'deki Kürtlerin kontrol altına alınmasıdır. Esad iktidarına karşı isyan ettirilmesidir. Türkiye'de Abdullah Öcalan'la başlatılan görüşmelerin de arkasında bu vardır." Suriye'de tek bir gerçek olduğunu söyleyen Mahalli, "Kürtler ancak bu süreçte kendi kaderini kendisi tayin ettiği sürece işin içinden zaferle çıkabilir" dedi. Yaşanan hiçbir sürecin tarihinden koparılarak ele alınmaması gerektiğini belirten Sebahat Tuncel ise, şu an Ortadoğu'da da yaşananların tarihinden kopartıldığı ve anlamsızlaştırıldığı için halkların anlamakta zorlandığını, batının sözde demokrasiyi getirebileceği algısı yaratıldığını söyledi. Tuncel, "Emperyalistler Ortadoğu'yu yeniden düzenlemek istiyor ancak bu halkların mevcut iktidara karşı muhalefeti de var. Fakat halklar daha örgütsüz, emperyalistler daha güçlü ve bu değişimi kendi lehine çevirmeye çalışıyor" diyerek, Kürt sorununun çözümünün bu değişim sürecinde çok önemli bir yerde durduğunu belirtti. Tuncel, "PKK'nin çözümü ulus devlet değil, demokrasinin kazanılmasıdır. Bütün halkların haklarının güvence altına alınmasıdır. Demokratik özerklik çok önemli bir aracıdır" diyerek, Ortadoğu'nun geleceğini belirleyenin örgütlü güçler olacağına dikkat çekti. Tuncel, "Ortadoğu'da kim örgütlüyse o kazanacak. Şu anda emperyalistler daha örgütlü görünüyor. Önemli olan halkın örgütlenmesidir. Ortadoğu'da ok yaydan çıktı. Emperyalistler umduklarını bulamayacaklar. Buradan yapılması gereken; Ortadoğu halklarıyla dayanışmayı örgütlemektir" diye belirtti. CHP'nin Suriye politikasını da eleştiren Tuncel, "Suriye'de sadece Alevileri gördüler. Irak tezkeresine 'Evet', Suriye tezkeresine 'Hayır' dedi. Bu bakış açısı çok yanlış bir politika" diye konuştu. Tuncel, İmralı'daki görüşmelerine ilişkin şunları söyledi: "Arkadaşlarımız İmralı'ya doğru yola çıktılar. Elbette hayalci değiliz. Bu görüşme şunu gösterdi, Kürt sorunu terörizm kavramından çıktı. Bu süreci provoke edecek güçler olacaktır. AKP de çok iyi niyetli değil. Tek derdi, PKK'yi silahsızlandırıp, Kürtlere kırıntı verip sorundan kurtulmaya çalışmak." Son olarak HDK Genel Meclis Üyemiz Züleyha Gülüm ise, HDK'nin Hatay ve Ceylanpınar temaslarına ilişkin bilgi verdi. Türkiye'deki kamplara ÖSO güçlerinin de yerleştirildiğini anlatan Gülüm, "Halktaki rahatsızlığın artması üzerine ÖSO güçlerinin halkla temasının önüne geçmek için hastaneleri ayırmak gibi bazı önlemlere gidildi" dedi. 160 bin göçmenin çeşitli yerlerdeki kamplara yerleştirildiğini söyleyen Gülüm, bu kamplarda en çok kadınların ve çocukların göç etmek zorunda kaldığını aktararak, "Kadınlara karşı kampta taciz ve tecavüz sıkça yaşanıyor. Ceylanpınar'da küçücük odalarda 10-15 kişi kalıyor. Yoksulluğun her halini kadınlar ve çocuklar yaşıyor" dedi. Gülüm, HDK'nin Suriye halkı için başlattığı yardım kampanyasını hatırlarak, HDK ve BDP bürolarına yardım bırakılabileceğini söyledi.


Paneli’n ikiniz bölümünde konuşan araştırmacı yazar Foti Benlisoy ise, Rojava’daki gelişmeleri değerlendirirken, Paris Komünü benzetmesinde bulundu. Benlisoy,  “Rojava, Kürt hareketinin bir tür Paris Komünü’dür, demokratik özerklik projesinin nasıl şekilleneceği konusunda bir test olacaktır” dedi. Suriye’de alt sınıflara dayanan bir ayaklanma olduğunu söyleyen Benlisoy, “Suriye halkının omuzlarına onlarla ilişkisi olmayan çatışmalar yüklendi. ABD ile Rusya arasındaki soğuk savaş, Türkiye’nin bölgesel çatışmada etkin olma eğilimi hepsi halkın omuzlarına yüklendi. Ayaklanmanın, sürecin karakteri değişmeye başladı. Bazen tarafları bile belli olmayan bir çatışma başladı” dedi. Gazeteci Barzan İso da Ortadoğu’daki halk hareketlerinin dış güçlerin işi  olarak algılanmasına tepki gösterdi. Suriye’de rejimin Cizre bölgesinde 2011 yılının başlarında Arapları, ‘Kürtler ayaklanacak’ diye kışkırtmaya çalıştığını belirtti. İso, “Diğer yandan da Kürtleri kışkırtmaya çalıştı. Bu sırada Dara’da isyan başladı, Suriye muhalefeti ortaya çıktı” diye konuştu. Rojava’daki gelişmeleri anlatan İso, demokratik özeklik uygulamalarından bahsetti. İso “Her alanda örgütler, yerel meclisler kuruldu ve kendilerini yönetmeye başladı. Bugün Kürtlerin bulunduğu yerlerin tamamı Qamışlo dışında Kürtlerin yönetiminde, YPG’nin denetiminde” dedi. Kürtlerin dışında diğer halkların da yerel meclislerde temsil edildiğine dikkat çeken İso, “Rejimin toplum içinde yarattığı sorunları da bu meclislerle çözüyorlar” diye konuştu.