HDK Halklar ve İnançlar Meclisi: Irkçılık İnsanlık Suçudur

19.10.2020

Halkların Demokratik Kongresi Halklar ve İnançlar Meclisi, son dönemde daha da çoğalan ırkçı saldırılara ve iktidarlar tarafından sergilenen ayrımcı yaklaşımlara dikkat çekmek amacıyla İstanbul, Beyoğlu'nda bulunan HDK Genel Merkez binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Halklar ve İnançlar Meclisi üyeleri ile çeşitli kurumların temsilcilerinin bulunduğu açıklamada HDK Eşsözcüsü İdil Uğurlu ve HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Elif Bulut da yer aldı. "Irkçılık İnsanlık Suçudur" sloganıyla bir araya gelinerek ırkçı saldırıların hedefi oldukları için yaşamını yitirenlerin fotoğrafları taşındı.

'ÇAĞRIMIZ ÖNCELİKLİ OLARAK HALKLARA'

HDK Halklar ve İnançlar Meclisi'nin kaleme aldığı metin şöyle;

Dünya dediğimiz bu devasa coğrafyada tarihsel ve toplumsal zenginlikleri tanıyarak ve bilerek yaşamak insanlık için muazzam bir ufuk açardı. Bugün tüm inkarlara rağmen ulus devletlerin sınırlarına sığmayan halklar gerçekliği, resmi dil yasallığına sığmayan dil zenginliği, tekçiliğe ve inkar politikalarına sığmayan dinler ve inançlar gerçekliği, tüm topluma bu ufku işaret ediyor aslında.  Peki bu zenginliği bu çoğulculuğu kim niye inkar eder? Kim niye savaş açar?

Yok sayılan her tarih, yok sayılan her kimlik geçmişin inkarı kadar geleceğin de gasp edilmesidir. Bugün yaşadığımız/yaşamak zorunda bırakıldığımız yabancılaşma  bu zemine oturmakla birlikte ırkçılığa da meşruiyet kazandırmaktadır. İktidar ve devlet organizasyonlarının kendini kabul ettirme ve daha kolay/etkin yönetme adına giriştiği bu savaş, aslında toplumla yapılan savaştır. Kendi yaşadığı yabancılaşmayı tüm topluma dayatmasıdır ve toplumsal gerçekliği inkar edip onun yerine kendini ikame etmesidir. Tarihsel olarak sıralayabileceğimiz ve neredeyse tüm dünyada yaşama olanağı bulmuş katliamlar, asimilasyon ve soykırımlarla yok olan bizlerdik, hepimizdik. O yüzden ırkçılık toplumun inkarıdır. Bugün Yurtseverlik ve Milliyetçilik diye topluma monte edilmeye çalışılan devlet ve iktidar aklı farklılıkları tanımak, onların eşitliğini savunmak  yerine tehdit olarak görüp saldırmaktadır. Kendi coğrafyamızın tarihsel ve toplumsal çoğulculuğunun inkarı olan ırkçılık toplumsal yoksunluk ve tahribatları bertaraf etmek üzere başvurulan bir yöntem olmaya devam etmektedir. Suriye, Libya, Azerbeycan/Ermenistan savaşları ve aslında tüm savaşlar bu tahribatların telafisinde birer araç rolündedir. Ama yaratacağı tahribat biliyoruz ki çok daha derindir. 

İki Kürt vatandaşın helikopterden atılması, Kürtçe şarkı söylemenin ve konuşmanın öldürülme gerekçesi yapılabilmesi, Kürt işçilerin öldüresiye dövülebilmeleri, devletin Kürtçe tiyatroyu yasaklamasından bağımsız ele alınamaz.

Ermenistan’ın/Ermenilerin  sürekli bir tehdit olarak görülmesi Ermeni vatandaşlara dönük saldırıları pekiştirmekte,  Türk/İslamcı politikalar  Alevilere dönük saldırıları desteklemekte, tekçi politikalar Türk ve Müslüman olmayan herkesi ve değerlerini tehdit haline getirmekte, dış politikada yaşanan yayılmacı ve savaş endeksli/ emperyal  tutum mültecilere dönük her türlü kötü muameleyi ve katletmeyi normalleştirmekte.

Bu akla mahkum eden tüm zihniyet ve iktidarlara karşı her halkın varlığını koruyacağı ve devam ettireceği olanakları yaratmak ve korumak, halkların/inançların birbirleri ile olan ilişkisini  güçlendirmek  ve her farklılığı kendimiz ile bir görmek kaçınılmaz bir toplumsal görev olarak karşımızda duruyor. İktidarların varlık gerekçesi olan teklik ve inkara karşı farklılıkların eşitliğini savunmak,  ırkçılık ile mücadelede atılacak en önemli adımdır. Çünkü farklılıkların inkar edilmiş halidir iktidarlar.

Dünya üzerindeki ülke sayısından ve belki de şehir sayısından fazla dilin, inancın olduğunu düşüneceğimiz bu zenginliğin korunabilmesi; yani tüm katliam ve soykırımlarla yüzleşildiği, tüm inançların yaşayabildiği, tüm dillerin konuşulduğu, tüm halkların ismiyle ve kültürü ile tanındığı bir dünyanın mümkün olduğunu biliyoruz ve bunun mücadelesini vermeye devam ediyoruz.

Irkçılığın politika haline getirildiği, ayrımcılığın derinleştiği bu sistemde çağrımız öncelikli olarak halklara… Savaşların ve katliamların tarihi bizlere ait değil. Irkçılık ve ayrımcılıkla mücadele için yan yana gelerek , mümkün olan barışın imkanlarını konuşarak kendi tarihimizi yazabiliriz. Halklar ve İnançlar Meclisi olarak devlet ve iktidar yapımı/icadı olan ırkçılığa mahkum olmadığımıza aksine halkların birlikte mücadelesinin  ırkçılığı mahkum edeceğine inanıyor ve tüm halkları birlikte mücadeleye davet ediyoruz.

Halkların Demokratik Kongresi 

Halklar ve İnançlar Meclisi