HDK Gençlik Meclisi, Rojava Devrimi Konferansı düzenledi

16.12.2014
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Gençlik Meclisi, Rojava'da yaşanan gelişmeleri tartışmak üzere Boğaziçi Üniversitesi Garanti Kültür Merkezi'nde "Rojava Devrimi Konferansı" düzenledi. Konferans, devrim ve özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenler için yapılan saygı duruşunun ardından konferansın açılış konuşmasını yazar Pakrat Estukyan yaptı. Rojava devriminin dünyanın aydınlık geleceğine adım atmış bir devrim olduğunu söyleyen Estukyan, "Kobane için "ha düştü ha düşecek'e izin vermeyeceğiz" dedi. Moderatörlüğünü gazeteci Yıldırım Türker'in yaptığı ilk oturum öncesi, gazeteci Yıldırım Türker, Rojava Sözleşmesi'nin giriş bölümünü okudu. Ardından, ilk oturum "Kobane'nin ışığı, Direnişin Meşruiyeti: Ortadoğu ve Türkiye Siyasetini Yeniden Düşünmek" başlığı altında sunumlar gerçekleştirildi.

Oturumda ilk olarak konuşan Boğaziçi Üniversitesi Öğretim üyesi Dr. Seda Altuğ, Rojava'nın devrime geldiği süreci anlattı. Cizire Kantonu'na ilişkin tarihi bilgileri da anlatan Altuğ, 2. dünya savaşı öncesinde bölgenin ekonomik olarak yapılandırıldığı zaman Cizire'deki özerklik hareketinin Fransızlar tarafından bastırıldığını ve 1946'dan sonra Şam merkezli Suriye'ye bağlandığını hatırlattı. Rojava devrim sürecinde Türkiye'nin Suriye'ye yönelik politikalarına değinen Altuğ, "Rojava'da gerçekleşen Türkiye'nin kabusu olan özerklik politikasına hayata geçmiş olmasıdır. Türkiye, Rojava'ya yönelik politikalarında PYD'yi zayıflatmak için siyasi araçlar kullanıyor. Türkiye, Kürt iradesini zayıflatmak için ciddi bir çaba gösteriyor" dedi.

Altuğ'un ardından konuşan gazeteci İrfan Aktan ise Rojava devriminin çözüm sürecine etkilerinden bahsetti. Türkiye'de Kürt sorununun çözümüne karşı iki bendin durduğunu bunlardan birincisi devlet ve ikincisi de ırkçı ve milliyetçi cenah olduğunu dile getiren Aktan, "Bir yandan devlet, merkeziyetçi geleneğini koruyarak sömürü mekanizmalarını ve kültürel emperyalizmi bu merkeziyetçi zihniyetle sürdürüyor. Ve tabiî ki devletin bu konuda daha fazla ileri gitmesi gerektiğini söyleyen ırkçı bir hareket vardır" dedi. AKP'nin Kürt çözümünü toplumsallaştırmaktan ziyada Kürtlere sadece zimmi kültürel haklar vermek istediğini belirten Aktan, "AKP, Kürtlerin talebini minimize etmeye çalışıyor. Türkiye'nin Kürtlerin mücadelesini Rojava'da baltalamak istemesinin nedeni de budur" dedi.

Ortadoğu'da bir taraftan selefi olan IŞİD'çi yaklaşım bir taraftan da kapitalist modernitenin var olduğuna dikkat çeken Aktan şunları söyledi: "Rojava'daki süreç bu ikisine karşı bir benttir. Kobane direnişi de bu iki benttin ne kadar zor aşılacağını göstermesi adına önemli bir direniştir. Her durumda Kobane kazanmıştır ama bizler kazanacak mıyız? Benim kanaatime göre, eğer Türkiye'de yürütülmeye çalışılan çözüm süreci toplumsallaştırılmazsa Abdullah Öcalan başta olmak üzere Kürt hareketi stratejisini gözden geçirmek zorunda kalabilir. Ancak şu anda AKP'nin yapmaya çalıştığı Türk ve Kürtler arasında ayrışmayı arttırmaktır. Eğer Türkiye'de devlet Kürtlerle barışmayı istiyorsa ki genlerin de bu yok devlet Türkiye'de Kürtlerle birlikte diğer halklarla da barışmalıdır. Eğer, anlaşma karşılığını bulmazsa Kürtler bu topraklarda yaşamak istemeyeceklerdir ve başka devlet kurmak isteyeceklerdir."

Aktan'ın ardından konuşan gazeteci Aydın Engin, Türkiye'nin Rojava'ya bakışı konusunda sunum yaptı. Konuşmasına, "Gezi ne kadar meşruuysa, 15-16 Haziran hareketi ne kadar meşruuysa, hatta Beşiktaş Çarşı ne kadar meşruuysa Rojava'da meşrudur" diyerek başlayan Engin, " Rojava'da gerçekten bir devrim midir diye sorguladığımda 'her devrim küçük bir kıvılcımla başlar' sözleri dikkatimi çekti. Rojava'da gerçekten bir kıvılcımdır. Kürt ulus devletini reddeden bir projeden söz ediyoruz. Bugün, Kürt ulus devleti inşa etme projesi var ama onun karşısında ulus devleti reddeden Rojava var. İşte böyle bakarsak Rojava biziz. O yüzden bir bebeğe gösterdiğimiz şefkat kadar onu sarmamız gerekiyor" şeklinde konuştu. Ardından Suriye Demokratik Yurtseverler Birliği'nden Rewan Mohemed konuştu. Suriye'de Arap, Kürt, Türkmen, Asur ve Ermeni bileşenlerinin dayanışmasının katliamlara cevap olduğunu belirten Mohemed, " Demokratik özerk Rojava tecrübesi Suriye'nin diğer bölgeleri için çok iyi bir adım olup örnek oluşturdu" dedi. Kobane direnişinin kardeşlik ve dayanışma ışığıyla yeni bir yaşama umut olduğunu dile getiren Mohemed, direnişin bütün dünyaya örnek olabilecek bir direniş olduğunu söyledi.

Konferans "Rojava'da Kadınların Tarihinin Yeniden İnşası" başlığı altında yapılan ikinci oturumla devam etti. Modaratörlüğünü gazeteci Pınar Öğünç'ün yaptığı ikinci oturumda ilk olarak konuşan Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim üyesi Nükhet Sirman, Türkiye'deki kadın mücadelesini ve Ortadoğu'daki savaşın kadın hareketine etkisini anlattı. 2009'dan beri Barış İçin Kadın Girişimi (BİKG) olarak, savaşın aslında bir kadın meselesi olduğunu anlattıklarını belirten Sirman, savaşın kadın bedeni üzerinden çıktığını ve Türkiyeli kadınların da bu savaştan etkilendiğini söyledi. Türkiye'deki kadın hareketinin, Türkiyeli kadınlarla Kürt kadın hareketini birbirine yakınlaştırdığını ifade eden Sirman, "Yani, kadın sorunların yaşanmışlığını savaşla bağlantısını kadın ölümleriyle Kürt kadınlarından öğrendiler. Türkiyeli ve Kürt kadınlarının yan yana gelmesinde bir imkan ortaya çıkmasıdır" diye konuştu.

Sirman'ın ardından, Akdeniz Belediyesi Eş Başkanı Yüksel Mutlu, sivil yaşamda Kürt kadın hareketi konulu sunumunu gerçekleştirdi. Yakın tarihteki Kürt ayaklanmalarında kadınların politik özne olarak yer aldığını belirten Mutlu, PKK'nin kuruluşu ile Kürt kadınlarının hayatın her alanında daha fazla yer aldığına dikkat çekti. Kürt kadınının örgütlenme sürecini anlatan Mutlu, "Kürt kadın hareketi ilk defa 1987 yılında Almanya'da Kürdistan Yurtsever Kadınlar Birliği, ardından PAJK, şimdi de KJK olarak siyasetteki yerini alıyor. Bu bir kadın rönesansıdır. Mezopotamya topraklarında erkeğin karşısına çıkmış bir kadın hareketidir" dedi. Yüksel, Kürt kadın mücadelesinin özel alandan çıkıp artık kamusal alana girip dünyaya örnek olduğunu dile getirdi.

Mutlu'nun ardından konuşan ETHA muhabiri Arzu Demir, Rojava'da savaşan kadınları anlattı. Demir, sunumu öncesi, Kobane'de DAİŞ'e karşı savaşırken yaşamını yitiren MLKP'li Sibel Bulut'la yapılan son röportajın görüntülerini salonda bulunan dinleyicilerle paylaştı. Demir, "Kadınlar erkeklere benzemeden geleneksel kadın rollerini redderek dağlarda kendilerini var etmişler. Gerillanın hakikat arayışı olduğunu düşünüyorum. Rojava devrimi de kendi hakikatinin buluşmasının bir sonucudur. Kuzey'in dağlarındaki hakikat arayışı Rojava'da nesnellik kazandı. Kadınların özgürlük ve eşitlik arayışı Rojava devrimidir. Rojava devriminde kadınlar aslında devrimden ve hayattan alacakları ne varsa bunları alması için bir fırsat yarattı" şekilde belirtti.

İkinci oturumun son konuşmasını Kobane Halk Meclisi Eş Başkanı Ayşe Efendi yaptı. Konuşma yapmak için kürsüye çıkan Ayşe Efendi, konferansa gelenler tarafından "Biji berxwadana Kobane" sloganları eşliğinde uzun süre ayakta alkışlandı. Kobane'de yaşamını yitirenleri ve konferansa gelen gençleri selamlayan Ayşe Efendi, Rojava direnişinde Kürt kadınının devrimin öncülüğünü yaptığını söyleyerek, "Kürt kadını aşiret ve namus adı altında, Baas sistemi altında ve birçok yerde zulüm gördü. Bu yüzdendir ki çeteler kadınlar üzerinde ağır fetvalar vermiştir" dedi. DAİŞ çetelerinin, Şengalli kadınlara yaptığı katliam ve zulmü hatırlatan Ayşe Efendi, "YPJ, Şengalli kadınların ve Kürt kadınlarının intikamını almak içindir. Özellikle DAİŞ fetvalarının YPJ'nin direnişi bu fetvaları çürüttü. Çeteler, 'eğer biz Kürt kadınlarının elinde ölürsek cehenneme gideceğiz' diyor, bundandır ki Kobanê onlara cehennem oldu" ifadelerini kullandı.

YPG ve YPJ'nin sadece Kobanê için değil, dört parça Kürdistan için mücadele ettiğini ifade eden Ayşe Efendi, şunları söyledi: "19 Ağustos'ta Abdullah Öcalan seferberlik ilan etti. Ve bu seferberlikte Kuzey Kürtleri sınırları kendi tırnakları ve kanlarıyla deştiler. Kürt halkının orada başarısı vardı ve sınır bu şekilde kaldırıldı. Kürt halkının iradesiyle dört parça bir parça olacaktır" dedi. Gençlere Kobanê direnişine katılma çağrısını yapan Efendi, şunları söyledi: "Kobanê'nin durumu iyidir. Rojava Devriminin ruhu Apoculuk ve 90'lı yıllardaki devrimciliğin ruhudur. Biz şehit anneleri olarak eylemselliğimizi Arin Mirkan gibi kullanacağız. Kürt gençlerin de Kobene direnişine katılımı önemlidir. yönünüzü devrime doğru yönlendirin."

Konferansın son oturumunda "Rojava Devrimi, Ekonomi ve Toplumsal Yaşam" başlığı altında gerçekleştirilen sunumlarla devam etti. Moderatörlüğünü Boğaziçi Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Fatma Gök'ün yaptığı üçüncü oturumda ilk olarak salona telekonferansla bağlanan PYD Eş Başkanlık Siyasi ve Medya Sorumlusu Sihanouk Dibo konuşma yaptı.

Rojava modelini anlatan Dibo, "PYD olarak demokratik özerklik projesinin sürmesi için çabalarımız devam ediyor. İlk günden itibaren bu devrimle kadın ve gençlerin hakları tanındı. Bildiğiniz gibi örgütlenmiş bir toplum hiçbir güç tarafından yönlendirilmiyor" dedi. Kobanê direnişinin dünyada büyük bir yankı uyandırdığını hatırlatan Dibo, Kobanê'de verilen mücadelenin sadece DAİŞ' e karşı değil aynı zamanda kapitalist moderniteye karşı da verildiğini söyledi. Rojava'da direnişin her zaman devam edeceğine vurgulayan Dibo, "Eğer bunu gerçekleştiremezsek şu an yaşanan iktidar savaşları devam edecek Ortdoğu'da. Kapitalist modernite, tüm egemen güçler, DAİŞ terör çeteleri, milliyetçi ve fundementalist güçler elbette bu sistemi istemeyecekler" diye konuştu.

Dibo'nun ardından Boğaziçi Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr Fikret Ataman, ekonomi modelleri üzerine bir konuşma yaptı. Halk temelli bir ekonomi modelinin benimsenmesi ve iktisadi güçten bağımsız olarak insanlara sunulması gerektiğini dile getiren Yaman, ekonominin katılımcı yapıda olması ve bunun dışında kooperatifler gibi alternatif modeller geliştirilmesi gerekliliğine vurgu yaptı. Ataman, kooperatiflerin birbirleri ile bağlantılı olması ve desteklemesi gerektiğine dikkat çekti. Boğaziçi Üniversitesi Öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Nazan Üstündağ da temas ve incelemelerde bulunmak üzere gittiği Rojava'nın Cizire Kantonu'nda yaşadığı deneyimleri paylaştı. Üstündağ, "Rojava çok büyülü bir yer. Çünkü büyüyü devletten çalmış ve halka vermiş" şeklinde konuştu.

Üstündağ'ın ardından konuşan araştırmacı-yazar Metin Yeğin de, Rojava'daki ekonomi modeli üzerine bir sunum gerçekleştirdi. Rojava'da iki ayrı ekonomi modelinin savaştığını söyleyen Yeğin, "Rojava'da direnenler dünyada başka bir türlü ekonomiyi gerçekleştirmeye çalışanlardır. Başka türlü bir demokrasinin şöyle bir önemi var; örneğin bize 5 yıl da bir oy verme hakkı veriliyor. Bu mu demokrasi ? Bu kağıt karalama sanatından ibarettir. Benim demokrasimde, kendimle ilgili her şeyde ben karar veririm. Yöneticiler benim dostum değil, benden korkmalıdır. Benim demokrasilerimde ben kooperatifleşirim, buğdayımı kendim ekerim" dedi. Yeğin, demokratik özerklik nedir diye soranlara, "Demokratik özerklikte komün, halay çekmek gibidir" cevabını verdiğini söyledi.

Son olarak konuşan Afrin Hükümet Temsilcisi Mohamad Alo da, Rojava kantonlarındaki ekonomi modelinden bahsetti. "Rojava devrimi pratikte demokratik modernite şeklinde halkı örgütlüyor" diyen Alo, şunları belirtti: "Rojava'da ispatlandı ki, bir toplum devletsiz yaşayabilir. Devrimden sonra halk kendi kurumlarına sahip çıktı halk kendi kendini örgütlüyor. Demokratik özerklik sistemi Rojava'da oturtuldu. Ve bu sistem tüm Ortadoğu için örnek oldu. Rojava'daki demokrasi demokratik özerklikle hayata geçirildi. Özerk yönetimin kurulmasından sonra tüm bakanlıklarımızda eş başkanlık sistemi getirildi."

Konferans, HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız'ın yaptığı kapanış konuşmasının ardından sona erdi.

16.12.2014