Anadillere Özgürlük

21.02.2016

Dünya halkları, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) çağrısıyla uluslararası uzlaşı, kültürel çeşitlilik ve çok dilliliği desteklemek amacıyla 1999’dan bu yana 21 Şubat'ı Uluslararası Anadil Günü olarak kutluyor.

Türkiye, bu günü kutlamanın kendisine en çok yakışacağı ülkelerden biri, birden çok anadilin, kültürün ve kimliğin her türlü engele karşın konuşulduğu, işitildiği, yaşamayı sürdüregeldiği bir halklar bahçesidir. Birbirini izleyen iktidarların tekçi dayatmaları bu tarihsel ve kültürel zenginliğin toplumsal yaşamın bütün alanlarında serpilip gelişmesini engellese, AKP ve saray anadilinde eğitimin önünü önceki hükümetler gibi tıkamaya devam etse de halklarımız son 30 yılda kendi olanakları ve çabalarıyla varlıklarını ve seslerini birbirlerine duyurmayı başardılar. Çok dilli ve çok kültürlü bir ülkeyi yeniden kurmayı hayal etmeksizin Türkiye'nin geleceğinden söz etmek artık imkansız.

Ne var ki, kamusal olanaklardan adil bir biçimde yararlandırılmayan, okula, medyaya, dil kurumlarına, sanat kuruluşlarına sahip olmayan hiçbir anadilinin yalnızca halkın çabalarıyla varlığını sürdürmesi düşünülemez. UNESCO verilerine göre, Türkiye'deki 18 dil de içinde, dünyada 2 bin 473 dil kaybolma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu dillerin yok olmasının önüne geçmek ve geliştirilerek yaşamalarını sağlamak kültürel alanda kamu gücüyle gerçekleştirilmesi gereken başlıca çalışmalardan biridir.

Anadili, insanın tarihiyle geleceğini birbirine bağlayan, varoluşunun ayrılmaz bir parçasıdır. İnsanlık tarihinin kültürel birikimleri, anadilleri aracılığıyla sonraki kuşaklara aktarılır. Her dil, onu kullanan toplumun tarih ve kültürünün taşıyıcısıdır. Anadili hakkı temel insan haklarından biridir ve anadili önündeki engeller büyük insanlık kazanımları açısından en önemli insan hakkı ihlalleri arasındadır. Yeryüzündeki yaşayan dillerin engellenmesi, gelişim olanaklarının kısıtlanması, insanlığın kültürel mirasının bir halkasının yok edilmesi demektir.

Türkiye’de başta anadilinde eğitim olmak üzere halklarımızın anadili eksenli taleplerinin önüne dikilen engeller çoğalmakta ve çeşitlenmektedir. Kürt halkının yükselen mücadelesiyle birlikte Kürtçe önündeki engeller giderek görünürlük kazanmış olmakla birlikte, anadiline yönelik talep ve istekler Türkiye Cumhuriyetinde yaşayagelen tüm farklı inanç ve kültürdeki halklarımız tarafından ayrı ayrı paylaşılmaktadır. Milli Eğitim Temel Kanunundan, Yüksek Öğretim Kanununa, Radyo ve Televizyon ve Basına Kanununa kadar birçok kanunun, Türkiye’nin çok dilli ve çok kültürlü toplum gerçeği dikkate alınarak yeniden düzenlenmesi ve Anayasal güvencelere kavuşturulması temel bir yurttaşlık talebidir.

12 Eylül Anayasasına sokulan ‘devlet dili’ yanlışından vazgeçilerek çok dilli, özerk ve demokratik yerel yönetimler de dahil olmak üzere, eğitim, kültür-sanat, basın-yayın kurumlarıyla kamusal alanın tamamında anadillerin kullanımı önündeki bütün yasaklar kaldırılmalı, bu dillerin kullanımı, geliştirilmesi ve zenginleştirilmesi anayasal-yasal güvence altına alınmalıdır.

Gerçek bir demokratikleşmeden ancak halklar arasında anayasal eşitlik sağlanarak, anadiller, kültürler ve inançlar üzerindeki baskılara son verildiği ölçüde söz edebiliriz. Günümüzde başta Cizre olmak üzere, Sur, Siopi, İdil ve Yüksekova’da gerçekleştirilen katliamlar bir bakıma anadilinde kamusal eğitimin başta geldiği Kürt halkının taleplerinin şiddetle ezme pratiklerinin ürünüdür.

Halkların Demokratik Kongresi adına halklarımızın uluslar arası anadil gününü kutlarken Türkiye ve Kürdistan'ın savaş ortamından çıkartılması, sorunlarımızın müzakere ve barışla çözüm yolunun açılabilmesi için tüm halklarımızı hepimizin dilleri ve kültürlerinin özgürlüğü için birleşmeye ve barış talebini yükseltmeye çağırıyoruz.

21 Şubat 2016

HDK Eşsözcüleri

Gülistan Kılıç Koçyiğit

Ertuğrul Kürkçü