73. FERMANI LANETLİYORUZ!

02.08.2017

   3 yıl önce 3 ağustos 2014’te kadim Ezidi halkının anavatanı olan Şengal Işid tarafından bir soykırıma maruz kaldı. Binlerce insanın katledildiği, kadın ve çocukların zorla alıkonularak köleleştirildiği Şengal soykırımı, Ezidi halkının tarihine 73. Ferman olarak geçerken insanlık tarihinin de utanç sayfalarına yazıldı. 21. Yüzyılda, insanlığın gözleri önünde orta çağ karanlığına mahkûm edilen Ezidiler, binlerce yıldır yaşadıkları kadim toprakları terk etmek zorunda kaldılar.
   Saldırı anıyla beraber yedi bine aşkın Ezidi’nin öldürülmesi, binlerce ailenin parçalanması ve bunun sonuncunda yüz binlerce Ezidi’nin dünyanın dört bir tarafına savrulmasına yol açtı. Yara almayan, zarar görmeyen bir tek insan kalmadı. Ezidi kadınlara reva görülen uygulamalar, köle pazarlarında bir mal gibi satışa sunulmaları insanlığın vicdanını kararttı. Sayıları hala tam olarak bilinmeyen bu kadınların, ırak ve Suriye dışında diğer İslam ülkelere satıldığı bilinmektedir. Alıkonulan Ezidi çocuklar bu güruhun sapkın tarikat okullarında eğitilip kendi halkına karşı bir savaş makinesine dönüştürülmeleri ise yaşanan acıyı katmerleştiren bir trajedidir.
   3 ağustos 2014’te başlayan saldırıyla Mezopotamya’nın kadim inançlarından biri çok ağır bir darbe yedi. Sadece fiziki olarak insanlar katledilmedi, bir coğrafya, bir yaşam tarzı, bir kültür, bir inanç yok edilmek istendi. Suriye ve Irak’ta bir İslam devleti kurmak üzere yola çıktığını söyleyen Işid, Sünni mezhepçi anlayışı dışındaki bütün inanç gruplarını saldırılarının hedefi haline getirdi. Irak’ta Şengal’den önce saldırdığı Musul ve Telafer şehirlerinde yaşayan Ezidileri, Kakaileri, şebekleri, Süryanileri, Keldanileri, Ermenileri, Şii ve Alevileri katliamdan geçirdi.
   Şengal soykırımı, medeniyetin beşiği Mezopotamya topraklarında yapılmak istenen tek tipleştirmenin, bütün tarihi boyunca çoğulcu olmuş bu toprakların zorla tek bir kimliğe büründürülmek istenmesinin adıdır. Şengal soykırımı, Ortadoğu’nun gerici iktidar odaklarının halkları dışlayan bir egemenlik arayışını hâkim kılma çabalarının adıdır. Şengal soykırımı, kavimlerin kadim kapısı olan Mezopotamya’yı, karanlığa gömme çabasıdır. Diğer adıyla güneşin halkı olan Ezidi toplumunu tarihten silme çabası bunun en belirgin kanıtıdır. Ama şu da unutulmamalıdır ki, bilge bir Ezidi pirin dediği gibi “her şeyi öldürebilirsiniz ama güneşi asla öldüremezsiniz”.
   Şengal soykırımının bizlere öğrettiği bir başka gerçek ise, halklar ve inançlar arasında yüz yıllardır varlığını sürdüren önyargı ve tezvire, yanlış bilgilerin katliamlara önemli bir zemin sunmasıdır. 3 Ağustos’ta dünyaya çığlıklarını duyurmak isteyen Ezidilerin “bizi kirvelerimiz ve komşularımız öldürdü” diye haykırmaları oldukça manidardır. Yıllarca komşuluk yapan, kirvelik kurulan insanların bir anda katillere dönüşmesi, toplumsal zemindeki önyargıların yabana atılmamasını göstermektedir. İnançları karalamaya dönük üretilen söylemlerden kurtulmadan, inançlar arasında bir hiyerarşi yada üstünlük ilişkisi yerine eşitliği tesis etmeden, bütün inançların kendilerini özgürce ifade edebileceği bir ortam ve siyasal sistem yaratmadan bu topraklarda hoşgörüyü, huzuru, kardeşliği, geleceği ve yeni bir yaşamı inşa etmek mümkün değildir. 3 ağustos 2014’te başlayan soykırımın bu toprakların en kadim inançlarından birini, Ezidiliği hedeflediğine şüphe yok. Sayıları giderek azalan bu inancın mensuplarının bir zamanlar milyonlarla anıldığını unutmamak gerekir. Artık inancın kadim topraklarında, kendi doğasında, coğrafyasında tutunmakta zorlanan bir inancın varlığını sürdürebilmesi zorlaşmaktadır.
   Bu sebeple; Ezidi inancında kutsal bir yeri olan, yüz yıllardır Ezidilerin yaşadığı Şengal dağı ve Şengal bölgesi yaratılmak istenen tek tipleştirmeci, soykırımcı zihniyete inat Ezidilerin kendi öz-yönetimlerini oluştuğu bir statüye kavuşturulmalıdır. Şengal’de Ezidilerin kendi kendini yönettiği özerk bir statünün oluşturulması insanlığın Ezidilere karşı boyun borcudur. Bunu görmezden gelmek, Şengal üzerinde kişisel hesaplar yapmak, Şengal ‘in Ezidi kimliğini tanımamak, soykırımcı zihniyeti devam ettirmek anlamına gelir. Yeni soykırımların olmaması ve “bir daha asla” diyebilmek için; Şengal soykırımını doğru bilince çıkarmak, Ezidi inancını tereddütsüz hiçbir yere çekmeksizin, önyargılardan arınarak tanımak, Ezidilerin kendilerini yönetme hakkını teslim etmek ve Şengal’de kendi yönetimlerini oluşturmalarını desteklemek, soykırıma verilecek en doğru yanıt olacağı bilincindeyiz. 
   Soykırımın üçüncü yılında başta BM olmak üzere diğer bütün uluslararası kurumların bu bağlamda yeniden sorumlu ve adil davranmaya çağırıyor ve Ezidi halkının uluslararası halklar hukuku çerçevesinde özerk bir statünün verilmesini talep ediyoruz.
   Bu duygularla 3. Yıldönümünde Şengal soykırımını, bu soykırıma katılanları, teşvik eden ve destekleyen galizleri nefretle kınarken Ezidi halkının yanında olduğumuzu bir kez daha haykırıyoruz.     
     Yaşasın halkların kardeşliği ve dayanışması...

HDK HALKLAR VE İNANÇLAR KOMİSYONU