62 YIL GEÇTİ UNUTMUYORUZ...

06.09.2017


    6-7 Eylül 1955 pogromu Türkiye'nin yüzleşmesi gereken bir utanç tablosu olarak önümüzde durmaktadır. 1955 yılında Kıbrıs'ta yaşanan gerginlikler ve bunu takiben başta Hürriyet olmak üzere iktidarın güdümündeki gazeteler İstanbul'da yaşayan Rumlara karşı bir kışkırtma kampanyası başlattı. Bu kampanyanın arka planında doğrudan Menderes iktidarı bulunmaktaydı. Türk kontra-gerillası tarafından tertiplenen Atatürk'ün doğduğu evin kundaklanması girişimi “Atatürk’ün Selanik’teki evini Rumlar kundakladı” yalan haberleri gazete manşetlerine taşındı. Rum karşıtlığı üzerinden yürütülen propaganda ile harekete geçirilen milliyetçi- ırkçı çevreler insanlık dışı bir yağma ve katliam gerçekleştirdi. Özel Harp dairesi eliyle gerçekleştirilen bu katliam ile hedeflenen tekçilik politikasında somutlaşan farklı ulusal kimliklerin ortadan kaldırılması devlet idealinin son aşamasını da tamamlamaktır. Olayların gerçekleştiği sırada Seferberlik Tetkik Kurulu’nda (bugünkü adıyla Özel Harp Dairesi) görevli olan ve daha sonra generalliğe yükseltilen Sabri Yirmibeşoğlu, 6-7 Eylül pogromu hakkında “6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi ve amacına ulaştı" demesi de bu tespiti doğrular niteliktedir. Her zaman Bir utanç tablosu olarak hatırlanacak olan 6-7 Eylül'de aslında bugün uygulanan Türkiye’nin başka halklara ve kimliklere yönelik politikası inşa edilmiştir. Rum, Ermeni Yahudi ve Müslüman olmayan halklara yönelik gerçekleşen bu katliam aynı zamanda ilmek ilmek örülen ortak tarihe, ortak kültüre, ortak değerlere dönük bir saldırıdır. Başta İstanbul Adalar ilçesi dahil Rumların yaşadığı bütün ilçelerde olmak üzere İzmir, İskenderun, Çanakkale’de Rumlara karşı 6 Eylül’de başlayan ve 7 Eylül’de sürdürülen saldırı ve yağma harekâtında, resmi kaynaklara göre Rum, Ermeni ve Yahudi 12 kişi katledildi, yüzlerce insan yaralandı, yaklaşık 400 kadına tecavüz edildi. 4.214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin bulunduğu 5.317 mekân saldırıya uğradı.

  Bu saldırıdan sonra can güvenliği kalmayan Rum yurttaşlar binlerce yıldan beri yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kaldı. Bu tertiple bir yandan etnik temizlik gerçekleştirilirken bir yandan da Müslüman olmayan ahalinin mal ve servetlerine el konularak “milli ekonomi” için birikim yaratılıyordu.

  Türk devletinin başka halklara karşı düşmanlık politikasını AKP/Saray iktidarı sürdürmektedir. Kürt halkına karşı tek dil, tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek şef propagandası eşliğinde Cizre'de, Sur'da, Nusaybin'de, Hasankeyf'te binlerce yıllık tarih dinamitlenmekte, yakılıp yıkılmakta, insanlar bodrumlarda diri diri yakılmakta, masum köylüler SİHA ve İHA'larla katledilmektedir. O gün 6-7 Eylül'ü tertipleyen Özel Harp Dairesi ve özel oluşturulmuş ordular eliyle Kürt halkına karşı “ Çöktürme planı” devreye sokulmaktadır.

  O gün iktidar güdümlü gazeteler nasıl yağma ve katliamın psikolojik alt yapısını oluşturmak için ağız birliği ile Rum düşmanlığında birleşmişlerse bugün Saray medyası Kürt halkına karşı sürdürülen soykırımın borazanlığını yapmaktadır. Halklar ve inançlar nezdinde birçok katliama tanıklık eden coğrafyamızda, hakiki bir yüzleşme gerçekleşmediği müddetçe aynı saldırılar devam edecektir. Tüm halklar ve inançlar ürettikleri değerler ile hem mirasımız hem geleceğimiz hem de zenginliğimizdir. Bu tarihsel ve kültürel miraslar tek dil tek din ve tek millet siyaseti ile ortadan kaldırılamaz.
 
  6-7 Eylül'ü lanetliyoruz. Türkiye halklarını bu mezalim uygulamalarla yüzleşmeye ve yeni 6-7 Eylüllerin yaşanmaması için faşizme ve ırkçılığa karşı birleşmeye, halkların eşitliği ve kardeşliği için mücadeleye çağırıyoruz.

HALKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİ
YÜRÜTME KURULU