14 Mart Tıp ‘Bayramı’

14.03.2016

Hekimler ve sağlık emekçileri uzun yıllar tıp bayramı olarak kutladıkları 14 Mart’ı son yıllarda halkın sağlıksızlığının ve sağlık emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarının düzeltilmesi amacıyla mücadele günü olarak birlikte, alanlarda anar olmuşlardı. Bununla birlikte, 2016’nın 14 Mart’ında durum daha da vahim. Dünyanın gözü önünde aylardır sürdürülen yaşam hakkı ihlalleri devam ederken sağlık hakkının önceliği kalmamış durumda. Çünkü, sağlık hakkı talebi için maalesef yaşam hakkının sağlanması gereken bir dönemi yaşıyoruz. Bazı kentlerimizde önce öğretmenlere idari iznin veriliyor, beraberinde tanklarla, toplarla yığınaklar yapılıyor, okullar ve hastaneler silahlı unsurların karargahı haline getiriliyor, hizmet sunan sağlıkçılar tehdit ediliyor, bazıları öldürülüyor. Bu kurgu insanlık tarihinin kara günlerine yenilerini eklemeye devam ediyor.

Kar kıyamet için paletli, çok uzaklar için uçak ambulansların yöneticisi  Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, bir yandan Anayasaya aykırı olarak süresiz sokağa çıkma yasağı ilan edilen kentlerde yaralı ve hastalara bilindik, dört tekerlekli ambulans göndermez-gönderemezken öte yandan 2016 yılı Sağlık Bakanlığı bütçe konuşmasında rakamları, sayıları çarpıtıyor. Bilinen gerçeklere, TÜİK’in ve Sağlık Bakanlığı’nın önceden yayımladığı verilere rağmen, gözümüzün içine baka baka ‘yalan’ söylüyor. Bebek ölümlerinin, gebelik dönemi anne ölümlerinin daha az olduğunu iddia ediyor.

Türkiye, AKP’nin Dünya Bankası ile birlikte uygulamaya koyduğu Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlık hizmetlerine yatırım yapan patronların cenneti olurken halklar için cehenneme dönmek üzere. Benzer gelir grubu ülkelere göre bebek ve çocuk ölümlerinin yüksek olduğu, sağlık hizmetlerini kullanabilmek için kişilerin sağlık sigortası primlerinin dışında para harcamalarının zorunlu olduğu, aksi takdirde hastaneye girilemeyen, ilaca ulaşılamayan bir ülke haline getirildik. Dünyada eşi benzeri olmayan bir biçimde acil servisler üzerinden(para ödeme zorunluluğu olmadığı için) sağlık hizmeti almak yaygınlaştı. Acil servislere bir kişinin yılda ortalama başvuru sayısı ikiye yaklaştı.

Özel hastaneler verimsizlikleri yılardır kanıtlanmış olmasına karşın yandaş patronların gelir kapısına dönüştürüldü. Bir yandan SGK’den diğer yandan hastalardan aldıkları paralarla yüksek cirolara ulaştılar. Türkiye’de sağlık için harcanan her 100 TL’nin yalnızca 20TL’si devlet tarafından karşılanıyor. Diğer bir deyişle AKP’nin eli vatandaşın cebinde. Çünkü 100TL’nin 80TL’sini kişiler harcamak zorunda.

AKP döneminde yalnızca kadına yönelik şiddet artmadı. Sağlık Bakanları ve Başbakanlar tarafından doğrudan sorunların kaynağı olarak gösterilen sağlık emekçileri de hasta ve hasta yakınlarının şiddetine uğruyor, hastanelerde öldürülüyorlar. Sağlık Bakanlığı çalışanlarının %25’i taşeron, iş güvencesi yok. Sağlık emekçilerinin haftalık çalışma süreleri ortalama 50-55 saat arasındayken, önemli bir grup 90 saatin üzerinde çalışmak zorunda bırakılıyor. Gelecek kaygısı, nitelikli hizmet sunamamaktan ve mesleki olarak gelişememekten kaynaklı mutsuzlukları, geçim kaygıları her geçen gün artıyor. Türkiye’de 2016’nın 14 Mart’ında sağlık emekçilerinin de halkların da sağlığı bozuk. Her geçen gün daha da bozuluyor. Oysa bunu hak etmiyoruz. Başka bir hayat mümkün!

İnsanı yaşatarak barışın sağlanacağı bir Türkiye’de halkların da sağlık emekçilerinin de sağlıklı olması mümkün. Barış, eşitlik ve özgürlüğün temel olduğu bir toplum için mücadele ederken, herkesin yeterli ve dengeli beslendiği, barınma, su, eğitim ve sağlık hizmeti gibi temel alanların kamusal hizmetler ve genel bütçeden finanse edilerek sunulduğu, bu hizmetlere ulaşabilmek için bu ülkede yaşıyor olmanın yeterli olduğu yeni bir hayat mümkün. Kaynaklarımız da, aklımız da, insanlık tarihindeki deneyimlerimiz de bunu yaratmak ve yaşamak için yeterli. HDK, halklarımızı sağlıklı toplumu inşa edebilmek için bir defa daha yeni yaşam mücadelesine çağırıyor... 

14 Mart 2016

HDK Eşsözcüleri

Gülistan Kılıç Koçyiğit-Ertuğrul Kürkçü