Daha Güçlü Bir HDK Yaratacağımıza Olan Güvenle Görev Başına…

Türkiye’deki gelişmelere esas olarak Kürt sorunu ve Ortadoğu-Suriye merkezli yaşananlar damgasını vurmaya devam ediyor. Hükümet hem içeride hem de dışında çatışmacı ve savaş kışkırtıcısı bir pozisyona yerleşti. Afyon’daki cephane patlaması ve 25 askerin ölümünü de, Antep’teki patlama ve 10 kişinin ölümünü de bu politikanın bir sonucu olarak görmek mümkün. Her gün yeni çatışma ve ölüm haberleri alıyoruz. Mültecileri taşıyan geminin İzmir’de batması sonucunda 58 kişi boğularak can verdi. İnsan kanının sudan ucuz olduğu koşullardan geçiyoruz.

Kürt sorunu  
AKP iktidarının Kürt halkına adeta savaş ilan ettiği süreç devam ediyor. Roboski katliamının üzerinden 9 ay geçti. Olay örtbas edilmeye çalışılıyor. Abdullah Öcalan’ın İmralı'da katı ve mutlak tecridi sürüyor. KCK operasyonları adı altında yürütülen saldırılarda, Kürt siyasal hareketi, hala 12 Eylül koşullarını aratmayacak kitlesel tutuklamadan geçiriliyor.
Ancak AKP Hükümeti’nin “savaşla çözme”, “savaşla tasfiye etme” politikasının iflas ettiğini, “Sri Lanka modeli” nin çöktüğünü, OHAL ve benzeri uygulamalara yönelmesinden, hatta BDP'lileri Meclis'ten atma hesabından veya BDP’yi kapatmayı dillendirmesinden anlayabiliriz.
Bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen, HDK 1 Eylül Dünya Barış Günü mitinglerinde tüm bölgelerde daha görünür hale gelen “Ölüm değil çözüm! Çatışma değil müzakere!” sloganını yaygınlaştırdı ve gündeme taşıdı.

Suriye ve Ortadoğu
AKP iktidarı Suriye konusunda çok yönlü bir fiyasko ile karşı karşıyadır. Gelişmeler Türkiye’yi sadece Suriye ile değil; İran, Irak merkezi yönetimi ile de karşı karşıya getirdi. AKP, yüz bin dolayında sığınmacı ile baş başa kaldı. Hatay'da sığınmacı görünümü altında serbestçe faaliyet yürüten HSO çeteleri ve onların güdümündeki unsurlar ile yerel halk arasında tırmanan çelişki büyüyor. Hatay’da adeta sıkıyönetim ilan eden AKP Hükümeti, 1 Eylül’den sonra, 16 Eylül’de sokaklara taşan halk protestolarıyla karşılaşıyor. Suriye’ye yönelik emperyalizm güdümlü her türden askeri müdahaleye karşı durmak, bu dönemin temel yaklaşımını oluşturuyor.
Diğer yandan Suriye Kürdistanı'nda halk kendi yönetimini kurumsallaştırıyor. Bu gelişmenin Türkiye siyasetine yansıması ise, Kürt toplumunda özerklik fikrinin giderek güçlenmesi oluyor.

Toplumda gelişen muhafazakârlık

AKP iktidarının yarattığı muhafazakârlık ve çatışmacı siyasal iklim, Alevilere yönelik saldırıları arttırıyor. Malatya Sürgü’de oruç tutmadığı gerekçesiyle Alevi aileye kitlesel linç girişiminden sonra bir çok yerde ev işaretlemeleri, cemevleri kundaklamaları ve saldırılar yaşandı. Aleviler bu girişimlere karşı 7 Ekim’de Ankara'da büyük bir miting düzenleyecek. HDK olarak bu mitingin destekçisi ve katılımcısı olmak büyük önem taşıyor.

Ekonomik kriz kapıda...
Avro bölgesindeki krizin Yunanistan ve Portekiz’in arkasından İspanya, İtalya hatta Fransa’nın kapılarına dayanması ve hala kırılgan bir tablonun egemen olması, Türkiye ekonomisinin 2013 yılında çok zorlanacağına dair öngörüleri çoğaltmaktadır. Beklenen büyüme oranının geçtiğimiz yıllara göre daha düşük olacağı belli oldu. Gelir dağılımındaki adaletsizlikle birlikte açlık ve sefalet artıyor. Hala ekonomiyi canlı tutan en önemli etken, kısa vadeli dış kaynak girişleridir ve bu gerçek olmayan şişirme balonlara benzeyen durum her an tersine dönebilir. Doğal gaz ve elektrik zamları kapıda beklemekte, dünyanın en pahalı petrolünü kullanmaya devam ediyoruz. Üçüncü dönemini de kamu kaynaklarının satışı, sıcak para ve Körfez ülkelerindeki sermaye desteği ile bu güne gelen AKP Hükümetinin işi eskisi kadar kolay olmayacak. Ekonominin içine girdiğini gösteren belirtiler aynı zamanda siyasal birçok gelişmenin de işaretini veriyor. 2013’e alınan yerel seçimler, Cumhurbaşkanlığı kavgası, iç ve dış politikadaki çıkmazlar, genel seçimler aynı zamanda yeni koşulların habercisi…
Kadınlara dönük erkek şiddeti, yargı-devlet desteğiyle sürüyor. En çarpıcısı gelişme Ö.C davasıydı. Sakarya’da görülen Ö.C davasında tutuklu sanıkların tümü tahliye edildi, davaya yayın yasağı getirildi. Dava, sadece tahliye kararı ile değil, kentteki idari ve adli yetkililerin sanıklara verdiği destekle de gündemde. Sanıkların avukatlığını, Muğla’da olduğu gibi, Sakarya’da da Baro Başkanı yapıyor. Kadına yönelik şiddete karşı mücadele gündemdeki yerini ve ağırlığını koruyor.
Bu yıl eğitim dönemi daha da sancılı başladı. AKP'nin 4+4+4 eğitim sistemi eğitimde büyük bir sorun yumağı yaratmaya aday. 5 yaşındaki (60 aylık) çocukları, velileri okula yollamak istemiyor. Tek çare olarak, velilere "fiziki-ruhsal yetersizlik" raporu almak dayatılıyor. Bu raporla ilgili olarak da Erdoğan "çocuklara ihanet olur" açıklaması yaparak ön kesiyor. Yine okullarda seçmeli ders adı altında fiilen zorunlu olacak iki yeni din dersinin getirilmesi de yeni sorun alanları olarak ortaya çıkıyor. Anadilinde eğitim yasağı ise devam ediyor.

Vekillerimize dokundurtmayacağız!
Önümüzdeki dönemin temel politik sorunlarından bir diğeri, milletvekili dokunulmazlığı ve parti kapatma... MHP dokunulmazlıkların "terör nedeniyle" delinmesini ve bu "suçlardan" milletvekillerinin yargılanabilmesini öngören anayasa değişikliği önerisinde bulundu. Bu hesaplar yapılırken, cezaevindeyken milletvekili seçilerek tahliye edilen ve ikinci dönem milletvekili seçilen Sebahat Tuncel, 8 yıl 9 ay cezaya çarptırıldı ve yurtdışına çıkma yasağı ile cezalandırıldı.
Siyasi nedenlerle Milletvekillerinin dokunulmazlıklarına yönelik her girişimin karşısında yer almak, BDP’nin kapatılması yönündeki hazırlıklar karşısında tutarlı ve kararlı bir tutum takınmak HDK için bu dönemin temel meselelerinden birisi olacaktır.
Meclis açıldığında gündeme gelecek diğer konu ise yerel seçimlerin öne alınmasıdır. HDK olarak bu konuya hazırlık yapmak, seçimlere girecek partinin bir an evvel kurulması için adım atmak bu dönemim yakıcı görevleri arasında.
Gündeme gelecek diğer konu ise “yeni anayasa” çalışmasıdır. Çok açık ki, BDP-Blok vekillerine yönelik atılacak her engelleyici adım hem anayasa çalışmalarının baltalanması anlamına gelecektir hem de Kürt siyasal hareketinin Meclis’ten ve siyaset alanından uzaklaşmasına yol açacaktır. Bunun karşısında HDK olarak en geniş cepheyi örmek ve AKP’nin karşısına güçlü biçimde dikilmek temel görevimiz olacaktır. Bütün bu zorlukların üstesinden geleceğimizin bilinciyle Kasım ayında gerçekleştireceğimiz kongrede daha güçlü bir HDK yaratacağımıza olan güvenle görev başına…