Bugün 2 Temmuz Semaha Duranların Yakıldığı Tarih!

Her halk kendi tarihini yazar. Hitler'in 1942'de yazdığı tarihin yangını nasıl sönmediyse Sivas’ın da yangını sönmedi. Ancak Almanlar tarihleriyle yüzleşip, en azından geleceği karanlıktan kurtarmak istediler. Böylece geçmişle yüzleşmenin bir halkın yaralarını onarmanın en gerçekçi yolu olacağının delili oldular.

Bizler bu coğrafyanın yaşayan halkları, yok sayılanları olarak birden fazla katliama tanıklık ettik. Her halk kendi tarihini yazar, geleceğe yol kurar ve hakikati orada saklıdır. HDK Halklar ve İnançlar Meclisi olarak bu ülkenin katliamcı geleneğinin ve zamanları aşan zihniyetinin hala Aleviler başta olmak üzere öteki halklara karşı yürütüldüğünün farkındayız. Bugün 2 Temmuz 1993 Madımak. Bugün 2 Temmuz semaha duranların yakıldığı tarih, 2 Temmuz Alevi halkının inancı ve kültürünün yok edilmek istendiği gün. İnsanlığa karşı işlenen suçun günü.  Cezasızlıkla, zaman aşımıyla, unutturma ile katilleri korumaya çalışıyorlar.

 

Katilleri özel afla serbest bırakıp ve firari sanıkları koruyorlar.  Bilin ki, bu acıları toplumsal hafızamızdan silemeyeceksiniz; acılarımız hâlâ taze ve canlarımız hakikat çarkında hâlâ semaha dönmekte. Her halk kendi kültürü ve inancını yaşama hakkına sahiptir. Geçmişten bu yana bunu değiştirmeye çalışan ulus devlet tekçi anlayışı dayatarak inançları özünden koparma çabası içine girmektedir. Milliyetçilik naraları atan sağ merkezli iktidarlar insanların en doğal yaşama ve kimliklerinin var olma haklarını görmezden gelmektedirler. Totaliter ve baskıcı ulus anlayışları ile özgür yurttaşları biat eden gönüllü kölelere çevirmek için her türlü gerici ideolojik aygıtı kullanmaktadırlar. Doymaz iktidar hırsı ile kendine sadakatlı toplum yaratma, insanları sömürme yetmezmiş gibi ülkemizde yaşayan diğer halkların kültürel inşa çabalarını da yok etmek istiyorlar. Totaliter, anti demokratik uygulamalar, insanlık etiğine sığmayan bu yöntemlerle Sivas'ta tekrar açığa çıkmıştır. Boyun eğmek, biat kültürü büyük erdemmiş gibi sunulmakta; başkaldırının ise en büyük suç sayılması kendini katliamlar pratiğinde göstermektedir; Ermeni, Süryani, Rum, Kürt ve Alevilerin biat etmeye zorlanması bu zihniyetin sonucudur. Oysa ki etiğin ve birlikte var olma kültürünün doğru belirmesini iktidarların pratiğinde değil; ancak halkların pratiğinde görebiliriz.

 

İktidarların taraflılığını Sivas’ta insan yakılmasına göz yumulması ve yakanların korunmasında yıllardır görmekteyiz. Türkiye Cumhuriyeti devleti yeni bir yüzyıla girerken yaşatılan tek dil, tek din, tek millet katliamlarının 2. yüz yılda da sürdürme niyetini görüyoruz. Devletin derin milliyetçilik ve ırkçılık söylemlerinin her geçen gün arttığı, halkların birbirinden nefret ettirilmesi çabasının hız kesmediği ve bunun hem siyasi iktidar ve hem de muhalefet tarafından daha da yükseltilmekte olduğunun tanığıyız. Bilinmelidir ki, rızasız yaratılan tarih, yazılan o sayfalardan silinir.

 

Türkiye halklarının geleceğini hakikat çemberinden uzaklaştırmaya çalışanlara karşı yaşamı yeniden ve yerinde inşa etme sorumluluğumuzun bilinciyle Sivas'ta canlarını yitirenleri saygıyla anıyor ve yaşanılan katliamlarla yüzleşmek için iktidara çağrı yapıyoruz. Yüzleşilmeyen her katliam yeni katliamlara yol açarken, Türkiye halklarının geleceğine kötülük tohumları ekilmektedir.

Bizler barışın ve yaşamın yolcuları olmaktan vazgeçmeyeceğiz. Halkların gelecek inşasının karşısında kendi iktidarını devam ettirmekte inat eden faşist akıl bu şekilde devam edemeyeceğini bilmelidir. Tarih haksız egemenlere karşı direnenlerin mücadelesine göre sonuçlanır.

 

Halkların Demokratik Kongresi

Halklar ve İnançlar Meclisi